Zâlimi sevmemek fazilettir. Zâlimi sevmek, alçaklıktır, şerefsizliktir, zillettir, âdiliktir.
Zâlimi sevmemek îmanın gereğidir. Zâlimi sevmek ise ebedî cehennemlik olmak demektir. Bakınız Hûd Sûresi’nin 113 âyet-i kerimesinde Rabbimiz (cc) -meâlen- ne buyuruyor:
“Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız).”
Bu âyet-i kerimenin tefsirlerini okuduğunuzda dehşetle ürperirsiniz. Rabbimiz, zulme edna bir meyli, yani küçücük, zerre kadar bir meyli dahi haram kılmış ve bunu yapanların cehenneme gireceklerini işaret buyurmuştur.
İşte bu sebeple, zâlime alkış dağıtanları görünce tüylerim diken diken olur. İster bir karış sakallı, ister cübbeli olsunlar, isterse ağızlarıyla kuş tutsunlar, su üzerinde yürüsünler, “tuuu sizin suratınıza!” derim. Zaten haksızlık ve zulüm karşısında öfkelenmeyen insan ya ahmaktır ya da münafıktır. Zulüm karşısında öfkelenmek, asil bir davranıştır. Mehmet Akif’imizi hatırlayalım. Balkan bozgunu olmuş, Birinci Dünya Savaşı’nda yurdumuz işgal edilmiş, ne var ki bir tâife, “Köy yanar, kahpe taranır” misali bütün bunları umursamıyor. Bir de işgalcilere, zâlimlere alkış tutuyor. Akif’imiz bunu görüp de dayanabilir mi? İşte söylüyor, söyleyeceğini: “Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp / Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp / Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var / Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var! / Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza! / Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza! / Tükürün cephe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün! / Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün! / Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! / Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere! / Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne! / Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne! / Medeniyet denilen maskara mahlûku görün: / Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! / Hele i'lanı zamanında şu mel'un harbin, / ‘Bize efkar-ı umûmiyesi lazım Garb’ın’; / O da Allah’ı bırakmakla olur herzesini, / Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini / Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün / Yine hicran ile çılgınlığım üstümde bugün, / Bana Vahdet gibi bir yâr-ı müsaid lazım / Artık ey yolcu bırak, ben yalnız ağlayayım.”
Akif’imiz zulmü görünce ne yapılması gerektiğini de şöylece haykırıyor: “Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem; / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. / Biri ecdâdıma saldırdı mı, hatta boğarım! ... / -Boğamazsın ki! -Hiç olmazsa yanımdan kovarım. / Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; / Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. / Doğduğumdan beridir, âşığım istiklâle; / Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! / Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? / Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! / Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, / Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! / Adam aldırma da geç git!, diyemem, aldırırım. / Çiğnerim, / çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! / Zâlimin hasmıyım amma severim mazlumu... / İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu?”
Tarih boyunca nice zâlimler gelmiş. Biz bunların en meşhurlarını, “Meşhur zâlimler ve âkıbetleri” kitabımızda anlattık. Zâlimler, iğrenç insanlar. Onlardan daha iğrenç olanlar ise işte o zâlimlere alkış tutanlardır. Beşer tarihinin gördüğü en büyük zâlimlerden biri de Cengiz’dir. Sadece İslâm âleminde beş milyondan fazla cana kıymıştır. Buhâra, Semerkant, Bağdat gibi onlarca mâmur İslam yurdunu viraneye çevirmiştir. Onun bu zulmünde, ona alkış dağıtan sözde “ilim ehli”, sözde “âkil” kimselerin de payı vardır. Şehirlerini bu zâlime teslim etmişler, bunun için önayak olmuşlar, neticede yüz binlerce masumun hunharca katledilmesinde rol oynamışlardır.
En büyük zulüm şirktir. Zâlim, Tevhid inancına savaş açmış. Zâlim, Müslümanların inancını kökten yok etmek için çalışmış. Zâlim on binlerce masumu öldürmüş. Sözde Müslüman geçinen kimseler de bu gibi zâlimleri alkışlamış. Rabbimiz (cc) zulme edna bir meyli bir haram kılmışken, bunlar zâlimliğin ağababalarını alkışlıyor. Onlara methiyeler düzüyor. Müdahanede bulunuyor. Tuh sizin kalıbınıza, titrinize! Rezilsiniz!..