Şu anda aklı yeten bütün Müslümanlar olarak ders almamız gereken çok hâdiseler gördük ve yaşadık. Bütün bunlar bize cihadın hayatî ehemmiyetini gösterdi. Kur’ân-ı Azimüşşan’da 350’den fazla (bütün farzların toplamından da fazla) cihat ayetinin bulunuşunu tefsir etti.
Son yıllarda yaşadığımız hâdiseler bize şunu öğretti/öğretmeli: Cihadı bilmezsek, öğrenmezsek, yaşamazsak, düşünmezsek; esir oluruz, zelil oluruz, rezil oluruz, perişan oluruz, sürüm sürüm sürünürüz, durmadan ağlayan taraf biz oluruz.
Son zamanda elimden düşmeyen bir eser var: “Mir’âtü’l-Cihad”. Dört mezhebe göre cihat bütün yönleriyle anlatılmış. Molla Muhammed Doğan El Kersî Hocamın bu eseri, hayatları cihat üzerine şekillenen askerleri ve polisleri yetiştiren okullarda ders kitabı olarak okutulmalı. Ümmetin her ferdi de okumalı. Büyük boy 980 sayfalık bu eserin konu başlıklarını yazmak bile düzinelerce yazı tutar. Biz bu eserden istifade ederek cihatla ilgili bazı bilgiler aktaralım:
Cihat, farz olan bir ibadettir. Cihadın farz-ı kifaye kısmını İslâm devleti organize eder. Cihat farz-ı ayn olduğunda ise yediden yetmişe herkes cihat etmekle mükellef olur. Peki, cihat ne vakit farz-ı aynı olur?
1) Kâfirler Müslümanların bulunduğu memlekete girseler; bu durumda o beldenin ahalisine kâfirlerle savaşıp onları defetmek farz-ı ayn olur. Böyle bir durumda zengine, fakire, köleye düşmanları def etme güçleri varsa -kocalarının izni olmadan- kadınlara da kâfirlerle savaşmak farzdır. Hatta imkân derecesinde köre, hastaya ve topala da kâfirler kendilerini öldürmeye kast ettikleri takdirde güçleri nispetinde onlarla savaşmak farzdır. (Mir’atü’l Cihad, s. 152)
2) İslam ordusu ile küffar ordusu karşı karşıya geldiği zaman, artık orada bulunan her Müslüman’a cihat farz-ı ayn olur. Bu durumda cepheden kaçmak haramdır ve ekberü’l-kebâirdendir (en büyük günahlardandır). Harpte sebat gösterip, düşmanla savaşmak ise, oradaki herkese farzdır. (a.g.e., s. 152)
Bu şekilde İslam yurduna saldıran düşmana yardımın ne türüyle olursa olsun (ister silah, ister gıda malzemeleri satsın, ister onlara ordunun ve cephanenin yerini göstersin, isterse onları övücü bir söz söylesin) düşmana yardım eden kâfir olur.
3) İmam-ı Azam, bir Müslüman taifesine; “Benimle beraber Allah yolunda cihada katılıp seferber olun!” diye cihada davet ettiği zaman; kesin bir özrü olmayanların bu davete icabet etmeleri, yani cihada katılmaları farz-ı ayn olur. (a.g.e., s. 156)
Eserde bu hükümlerle ilgili ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler, tefsirlerdeki ve fıkıh kitaplarındaki ifadeler de nakledilmekte.
Dedelerimiz, onların babaları ve dedeleri bu hükümleri mükemmel şekilde bilmekteydi. İşte bunun için Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale Savaşı’nda, Antep, Maraş ve Urfa’daki şanlı mücadelelerde bu halk yediden yetmişe cihada katılmıştı. Çanakkale’de 14-15 yaşında pek çok asker vardı ve bunların neredeyse tamamı şehit olmuştu. Gaziantep, Maraş ve Urfa’daki düşmanla çarpışmalarda çocuklar ve kadınlar da vazife almıştı. Bunlardan şehit olan, ayağını, gözünü, kolunu kaybederek gazi olanlar vardı.
Filistinli kardeşlerimiz 1948’de dünyanın en terörist insanlarına karşı cihat ediyor. Sadece Yahudiler değil, onlara destek veren bütün küffarla… On binlerce, yüz binlerce şehit verdiler. Son Gazze hadiselerini gördünüz. İnsanlık tarihinde böyle zulme ender rastlanılır. Dünyanın bütün müstekbirleri erketeye yatan çakallar gibi bekliyor, zulmü ağızları kulaklarında seyrediyor. Bizim içimizdeki münafıklar, gizli Yahudiler ise, bu zalim oğlu zalimlere dur diyeceklerine, yurtlarını müdafaa edenleri suçluyor. “Sizin gücünüz ne ki!” diyor. Ey (…) bilmem ne! O zaman niye Kurtuluş Mücadelesi verdik? Niye Antepliler, Maraşlılar, Urfalılar hayatını ortaya koyup düşmana karşı direndi. Tuh sizin suratınıza ve sizin gibi düşünüp de niyetini belli etmeyen bütün zalim sevici münafıkların suratına! Tuh, olup bitenleri gayretsizce seyreden bütün hamiyetten nasipsizlere! İmanını bütün bütün yitirmemiş Müslümanlara fıkhın bir kaidesini daha hatırlatalım: “Düşmanın saldırdığı memleketteki Müslümanların gücü o kâfirleri defetmeye yetmiyorsa, etraflarındaki bütün Müslümanlara onlara yardım etmek, cihada katılmak farz olur. Onların da gücü yetmezse, dünyanın her yerindeki Müslümanlara cihat farz-ı ayn olur.”