Şu anda dünyada 208 devlet var. O ülkeler arasında sınırlar var. Gerçekte, bütün o ülkeler, bu dünya, dünyanın üzerindeki sema tabakası, birinci kat sema tabakasında bulunan milyarlarca galaksiler, galaksilerde bulunan milyarlarca yıldızlar, hepsi Allahu Azimüşşân’ın mülküdür.
Bu kâinatın sahibi olan Rabbimiz (cc), bizlere iki dünya, iki yurt, iki vatan hazırlamıştır. Biri dünya, biri âhiret… Âhiret yurdunun da iki menzili vardır: Cennet ve cehennem olmak üzere…
Bu dünya yurdu, geçici mekândır. Cenab-ı Hak, bu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır. Bu dünya “vatanı” bu dünyaya gelen herkesin müşterek yurdudur. Cenab-ı Hak, bu vatanda, huzur ve sükûn içerisinde yaşanması için peygamberler göndermiş, peygamberlerin eline suhûf (sahifeler) ve kütüp (kitaplar) vermiştir. Son olarak gönderdiği peygamber, bütün peygamberlerin de peygamberidir. Kıyamete kadar gelecek bütün insanların da peygamberidir. Son gönderdiği kitap olan Kur’an-ı Azimüşşân önceki bütün suhufları ve kitapları tasdik eden, hepsinin hükmünü nesheden bir anayasa kitabıdır. Bütün insanlar bu İlâhî kitaba ve hükümlerine saygı göstermek mecburiyetindedir.
Bu kâinatın yaratıcısı olan Allahu Azimüşşân’ın ilk emri, dolayısıyla ilk farz, temel farz, devlet kurmaktır. Bu, bütün peygamberlere ilk emirdir. Devlet olmadan nizam olmaz, insanlar emniyet ve huzur içerisinde yaşayamaz. İnsanların emniyet ve huzur içerisinde yaşayacakları kanunları va’z eden de insanları yaratan ve onların her zerresinin hareketini bilen, onlara faydalı her hükmü koyan da Allahu Teâlâ’dır.
Tarih boyunca pek çok İslâm devletleri kurulmuş, bunlar Allah’ın hükümlerini uygulamışlardır. İmtihan gereği, bazen Müslümanlar, bazen gayr-ı müslimler galip gelmiştir. Bütün bunlar imtihan vesilesidir.
Günümüzde 60 İslâm ülkesi varsa da, İslâm’ın hükümlerini uygulayan, Kur’an’ı anayasa kılan ülke nâdirdir. İslâm fıkhına baktığımızda, tek devlet, tek idareci olması esastır. Hilâfet müessesesinin kalkmış olmasıyla bu birlik de ortadan kalkmış durumdadır. İslâm ülkelerinin birlik olmayışı, Müslümanların dağınık olması, İslâm düşmanlarına cesaret vermiştir. Tıpkı günümüzde olup biten hâdiselerde olduğu gibi…
İslâm düşmanları, bir yerden düğmeye basılmışçasına harekete geçmiş ve tarihte eşine rastlanmadık biçimde, Kur’an-ı Azimüşşân’ı yakma provokasyonuna başlamışlardır. İsveç’te bir “ekpekül küpekadan tekepküp etmiş köpek” polis koruması altında Kur’an-ı Kerim’i yakmıştır. Adını yazarak bu sütunu kirletmeyeceğimiz bu iğrenç mahluk, bu ciğeri beş para etmez köpek, kafadan kontak olabilir. Ancak İsveç idaresi, bu dünyanın en iğrenç fiiline izin vermekle, bir de bu canavara polis koruması vermekle bu fiile ortak olmuştur. Hâkeza aynı şenaatin Hollanda’da işlenmesine çanak tutan Hollanda idaresi de öyle… İsveç Dışişleri Bakanı, bunu bir “ifade özgürlüğü” olarak değerlendirmektedir. Gerçekte bu bir ifade özgürlüğü değil, bir vatan hâinliğidir. Bu dünya bizim müşterek vatanımızdır ve bu dünyanın bir tek sahibi vardır, o da Allahu Teâlâ’dır. Bu dünyanın huzur içinde yönetilmesi için bir kitap vardır, o da Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim’e yapılan hakâretin cezası bellidir. Bu hareket, bir “vatan hâinliği”dir. Vatan hâinlerinin cezası da bellidir.
İsveç, Hollanda ve bu gibi iğrenç fiile müsamaha gösteren kim varsa, şunu çok bilmelidirler ki; bu şeni’ davranış bütün Müslümanların canını yakmış, kalbini kanatmıştır. Bir başımız yok diye, İslâm’ın bütün hükümlerini uygulayan ve bu gibi edepsizlere haddini bildiren bir birliktelik yok diye, bu yapılanların yanlarına kâr kalacağını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Allahu Teâlâ’nın tarihte helak ettiği kavimlerden bir kısmı, yalnızca Allahu Teâlâ’nın bir hükmünü çiğniyorlardı. Kur’an’ı yaktıranlar ise Allahu Teâla’nın yüzlerce hükmünü barındıran İlâhî kitaba hakâret etmekteler. Rabbimiz, kitabını yakanları yakar. Bir mücâhit tâife çıkar, bunu yapanlardan bunun hesabını sorar. Ey İsveç ve ey bu alçaklığa çanak tutan kim varsa, hepiniz vatan hâinisiniz ve hepiniz bunun hesabını vereceksiniz. Bekleyin, görün!