KURTULUŞUN ANAHTARI CİHAD VE ŞEHÂDET ŞUURUNDA
Rabbimiz (cc), Kur’an-ı Azimüşşân’da 350’den fazla âyet-i kerime ile cihadı emretmektedir. Bu tahşidat “cihad farizasını” bütün farzların önüne geçirmektedir. Cihad, farz-ı kifaye ve farz-ı ayn olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Farz-ı kifaye olan cihadı, İslâm devleti ilan eder. Devletin ordusu ve halktan dileyenler bu cihada iştirak ederler. Farz-ı ayn olan cihada ise yediden yetmişe bütün halk icabet eder. Bir İslam beldesine düşman girdiğinde cihad bütün mü’min ve mü’minelere farz olur. Şayet o bölge ahalisinin düşmanı defetmeye gücü yetmezse, etraftaki bütün Müslümanlara cihad farz olur.
Cihad, bu Kâinatın ve Âhiret Yurdunun Mâliki, bütün mahlukatın yaratıcısı olan Allahu Azimüşşan’ın hükümlerinin hâkimiyeti için gayret göstermek demektir. Tevhid inancının zıddı şirktir. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle müşrikler bundan dolayı mânen necistir. Mücâhitler işte bu necaseti yeryüzünden kaldırmakla görevlidir. Şirk yok olup, Tevhid inancı hâkim olunca insanlar gerçek huzura kavuşur. Bu uğurda gayret gösterenlere mücahid, bu ulvî gaye uğruna hayatını feda edene şehid, bu uğurda cihad edene gâzi denilir. Şehitlik ve gâzilik, Allahu Teâlâ’nın kullarına vermiş olduğu iki yüce makamdır. Hele şehitlik makamı, peygamberlikten sonraki en yüce rütbedir.
Cihadla ilgili bir âyet-i kerimeye meâlen bakalım: “Ve onlar ile (din-i İslâm düşmanlarıyla) bir fitne kalmayıncaya kadar, (yani, yeryüzünde küfür ve şirk zâil oluncaya kadar veya mü’minler, küffârın hakâret, zulüm ve zilletinden kurtulup, gálip ve aziz oluncaya kadar) ve din tamâmiyle Allah için oluncaya (muharref ve bâtıl dinler müzmahil ve o dinlerin sâlikleri mağlup ve helak olup gidinceye) kadar cihadda bulunun!” (Enfal Sûresi / 39)
Bütün peygamberler ve Peygamber yolunu takip edenler, işte bu cihad şuuruyla hareket etmişlerdir. Hz. Musa (as), Hz. Yuşa Aleyhisselam, Hz. Davud (as), Hz. Süleyman (as) cihaddan cihada koşan peygamberlerdir. Son Peygamber, bütün peygamberlerin peygamberi Peygamber Efendimiz, cihadda da bütün inananlara önder olmuştur. 27 gazaya bizzat başkumandan olarak iştirak etmiş, 47 de seriyye hazırlamıştır. Peygamber Efendimizin (asm) bu “Cihad yolu”nu tâkip eden idareciler ve kumandanlar pek çok ülkeler fethetmiş, Allah’ın dinini yeryüzüne yaymışlardır. Bu idarecilerden biri de Fatih Sultan Mehmed’dir. 49 yaşında vefat etmiş olan bu değerli büyüğümüz, tam 17 devleti fethetmiş, Osmanlı topraklarına katmıştır. 21 yaşında İstanbul’u fetheden bu cihangir idareci, bu gayretlerindeki gâyeyi şu şekilde manzum olarak ifade etmektedir: “İmtisâl-i câhidû fillah oluptur niyyetim. / Dîn-i İslâm’ın mücerred gayretidir gayretim. / Fazl-ı Hakk-ı himmet-i cünd-ü Ricâlullah ile / Ehl-i küfrü ser-te ser kahreylemektir niyyetim.”
Trabzon’u fethetmek için zorlu dağları aşarken çektiği sıkıntıyı gören ve Fatih’e elçi olarak gelmiş olan Uzun Hasan’ın annesinin bir Trabzon’un bu meşakkate değmeyeceğini söylemesi üzerine şöyle demiştir: “Valide, garazım kal’a zaptetmek değildir. İslâm’ın kılıcı elimdedir. Şayet bu zahmet ve meşakkatlere katlanmazsam gâzi lakabına lâyık olamam. Yarın Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıktığımda da hicab ederim. Bizim gâyemiz, Allah’ın ismini yüceltmek ve kâinata ilan etmek dâvâsıdır. Bu uğurda ne kadar zahmet ve meşakkat çeksek yine azdır.”
Bu şekilde idarecisinden askerlerine ve bütün halkına kadar cihad şuûrunda olan insanlarımız İlâ-yı Kelimetullah uğruna canını feda etmekten çekinmemektelerdi. Düşünün, kale fethedilecek, surlara merdiven dayanıyor. Düşman kaleden kızgın yağ döküyor, taş atıyor, ok atıyor, mücahidler ölümü göze alarak tırmanışa devam ediyor. Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda ve pek çok savaşlarda olduğu gibi, hücum emri ile mücahidler düşman üzerine atılıyor. Vurulup ölmek muhakkak. Ancak onlar bir an tereddüt etmiyor. İşte bu yiğit insanların gayretleri ile izzetli devirler yaşanmıştı.
Biz çok hülasa olarak yazdık. Dört bir yanımız düşmanla çevrelenmiş durumda. Düşman şeytanî planlarla bu vatanı elimizden almak istiyor. Bu ateş çemberini yarıp, düşmanı kendi kazdıkları kuyuya düşürmek için yapılacak şey, cihad ve şehâdet şuurunu kazanmaktır. Bu vatanın bütün fertleri bu şuûrla donanmalıdır. Kurtuluşun anahtarı budur.