Ölüm, en büyük nasihattir. Ölüm hâdisesinden alacağımız pek çok ders vardır. İşte bunun için biz “Meşhurların Son Anları” kitabını yazdık. Niyetimiz “yaşayan meşhurların” ders ve ibret almasını sağlamaktı. Elhamdülillah kitabımız büyük ilgi gördü ve 95 baskı yaptı. Bu kitabımız ayrıca üç kitap doğurdu. Kitabımızın her baskısını gözden geçiriyor, âdeta yeniliyorduk. Kitaptaki bazı isimleri çıkarıyor, yerine son ölen meşhurları ilave ediyorduk. Yayıncı arkadaşlar, çıkarılan isimlerin bir köşede kaybolup gitmesine razı gelmedi. “Bunları da değerlendirelim” dediler. Böylece ortaya şu üç kitap çıktı: “Nasıl Yaşadılar, Nasıl Öldüler”, “Meşhur Zâlimler ve Âkıbetleri”, “Zulme Boyun Eğmediler”.
İşte bu “Meşhurların Son Anları” çalışması için bir dosyam var. Allah ömür verirse, yazacağım muhtemel meşhurlarla ilgili enteresan bilgileri, anekdotları o dosyada biriktiriyorum. Böyle benim dosyada yer alan meşhurlardan biri de İsveçli karikatürist Lars Vilks idi. Adını bir daha anmayacağım bu mahut kişi, dünyanın en iğrenç, en pis, en âdi, en şerefsiz hareketini yapmış, şu kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı, Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimize (asm) hakaretler ifade eden karikatürler çiziktirmişti. Bu hareketi yapanın şer’an cezası belliydi. Asr-ı Saadet’te de, bazı Yahudi şairler ve edipler Peygamber Efendimiz’e hakaret etmiş, İslâm fedâileri onlara haddini bildirmişti. Bu küstah ve iğrenç adam da başına geleceği anlayıp korku içerisinde titreyerek saklanmaktaydı. Ancak ölüm, onu hiç ummadığı şekilde bulacaktı.
Rabbimiz (cc), Kur’an-ı Azimüşşân’da meâlen şöyle ferman buyuruyor: “Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile” (Nisa / 78) O karikatürist sözde çok iyi korunuyordu. Ayrıca iki de polis görevlendirilmişti. Her nereye gitse o polisler de kendisiyle gidiyordu. Ancak ne o kadar titiz koruma, ne gizlilik, ne koruma polisi kâr etmedi. Ölüm kendisini karayolunda buldu. Araba ile son sürat giderlerken bir kamyonla çarpıştılar. Karikatüristin bulunduğu otomobil âniden alev aldı. Alevler bir anda bütün aracı sardı. Araçtaki karikatürist ve iki koruma polisi cayır cayır yanarak can verdi. Yapılan bütün müdahaleler fayda vermemiş, Sevgili Peygamberimiz’e (asm) hakaret eden karikatürist küle dönmüştü. Bu, dünyadaki ibretlik cezasıydı. Âhirette, yani ölümün olmayacağı o ebedî hayatta, ebediyen cehennemde alevler içerisinde yanıp duracaktı. Bütün mü’minler cennette bu ve bunun gibileri seyredip “ateşiniz bol olsun!” diyecekler.
Ölüm bir ders ve nasihat olduğu gibi, bu şekildeki ölümler daha da ders ve ibret vericidir. İslâm’a düşmanlık edenler, şapkalarını önlerine koyup düşünmelidirler. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi. Charlie Hebdo dergisinin küstah karikatüristlerine ve bu derginin İslâmiyet ve Müslümanlar aleyhine iğrenç yayınlarına sahip çıkan Macron, çağımızın Ebu Leheb’i gibi, İslâm düşmanlığının öncülüğünü yapmaktadır. Bu isim ve Fransa çok yanlış yapıyor. Hem şahıs olarak hem devlet olarak hayatlarının hatasını yapıyorlar. Şu ana kadar binlerce cami ve mescidi kapattılar. Yüzlerce cami ve mescit için de soruşturma başlattılar.
İslâmiyet, Allahu Azimüşşan’ın bu dünyanın huzuru için va’zettiği sistemin adıdır. İslâm’a savaş açanlar başlarını örse vurup kırarlar. Ya da dünyada da cayır cayır yanarlar. Şu ahmak İslâm düşmanları hiç mi insanlık tarihinden ders ve ibret almıyorlar? Bu kâinatın sahibi olan Allahu Azimüşşân’ın İslâm’a savaş açanlara neler yaptıklarını görmüyorlar? Nemrut’un, Firavun’un, Ad kavminin, Semud kavminin, Lut Aleyhisselam’ın kavminin başlarına gelenleri hatırlamıyorlar? Hz. Nuh Aleyhisselam zamanındaki tufanı niçin unutuyorlar? Ya tarih boyunca İslâm’ın şanlı kılıçlarının, mücâhitlerin yaptıklarını….
İslâm’a hırlayan bütün vahşiler, aslında için için korkudan titriyor. Mescid-i Aksa’ya tecavüz eden, baskın yapan, Hz. İbrahim Camii’ni işgal edip küstahça dans eden Yahudiler de buna dahil.