Yaşadığımız çağda başta küresel emperyalistler ve içimizdeki uzantılarının İslam dinine karşı kullandıkları en büyük silahı; yalanı gerçek gibi göstermek olan algı ve manipülasyondur.

Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels, bu işte çığır açan bir uzmandır ve bu sözler ona aittir; ‘’Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.’’ Evet bugün sokaklarda gezen, farklı farklı isimler altında sokak röportajı yapan yüzlerce insan var. Adeta eline mikrofon alan soluğu sokakta buluyor. (Faydalı çalışmalar yapanlar istisna)

 

Anketlerde, siyasi, müstehcen ve bazen de din ile ilgili sorular soruyorlar. Bu sorulan sorular ve oluşturmak istenen gündem ile ilgili tabi ki söyleyeceğimiz çok şey var ama yazımın konusu, din ile ilgili oluşturmak istenen algı yönetimi olduğu için diğer konulara değinmeyeceğim.

 

Malumunuz, sosyal medya günümüzde en etkili iletişim aracı ve en çok kullananlar ise gençler. Söz konusu gençlik olunca emperyalist güçlerin iştahı kabarıyor ve fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek istiyorlar.

 

Bunu da baş düşmanı olan İslam'a savaş açarak; İslam'ı artık bilinmeyen ya da günümüzde modası geçmiş bir din ve uygulama olarak gösterip, gençlerin gündeminden düşürmek istiyorlar.

 

Dikkat ederseniz sokak röportajı yaparken sordukları sorular basit sorular. Subhaneke duasını okur musunuz? Dört halifeyi sayar mısınız? İmanın ve İslam'ın şartlarını söyler misiniz? gibi Müslüman bir toplum için basit sayılacak sorular ama nedense genelde bu sorulara yanlış cevap veren ya da ben ateistim, deistim gibi yanıt verenleri gösteriyorlar.

 

Bizim saf ve temiz Müslüman hocalar ve halk ise bu videolara inanıp din elden gidiyor yaygarası yapıp onların planlarına istemeden, bilmeden yardımcı oluyorlar. Peki durum nedir? Gerçekten gösterilmek istenen gibi midir?

 

Toplumda dünyevileşme hastalığı var kabul ediyoruz ancak bu derece ümitsizliğe kapılmamız gerekmiyor. Şimdi biz Müslümanlar olarak dikkatimizi onların bize gösterdiklerine değil, görmemiz gerekene yönelme ve onların oyunlarını boşa çıkarmamız gerekiyor.

Camiye, cuma namazına, İslami seminerlere gittiğinizde şöyle bir cemaati, gelenleri gözden geçirin bakalım kaç tanesi genç…

Ya da sokakta gezerken açık saçık kızlarımıza değil de kapalı kızlarımıza odaklanın, göreceksiniz Müslümanlar olarak eskisinden daha çok ve daha güçlüyüz.

 

Söylediklerimin bir temenni ya da bir teselli olmadığını bazı veriler ile açıklayayım.

Sadece 2022 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4-6 yaş kuran kurslarında 168.439 öğrenci okul öncesi din eğitimini tamamlamış.

 

Son beş yılda ilahiyat öğrenci sayısı %125 artmış.

700.000'e yakın İmam Hatip Lisesi öğrencisi ve 800.000'e yakın İmam Hatip Ortaokul öğrencisi var.

Yine sadece 2022 yılında 9000 civarında hafız icazet aldı.

 

Bu rakamlar sadece Diyanet işleri Başkanlığı’na ait verilerdir. Yüzlerce cemaat ve tarikatlarda yetişen hafız, alim ve alimeleri saymadık dahi…

 

Birileri bu okullarda istenen din eğitimi verilmiyor diyebilir. Doğrudur fakat anlatmak istediğim; toplum dinden uzak değil, toplum dini yaşamıyor.

 

Velhasıl oluşturmak istenen gençler dini bilmiyor, sevmiyor algısı koca bir yalandan ibarettir.

Bu noktada İslam dinini dünyaya hakim kılmayı kendine hedef edinen ve hakikaten dertli Müslüman ve gençlere büyük bir vazife düşüyor.

 

İlk etapta İslam’ı kendi hayatımıza tatbik edip, akabinde ise dini bilen ama yaşamayan bu topluma önderlik etmek ve onları emperyalistlerin eline bırakmamaktır.

 

Selam olsun, bu dert yüzünden uykusu kaçan, samimi Müslümanlara…



Bu makale için yorum yaz

Not: Telefon ve E-Posta'nız gizlilik şartları gereği tarafımızca gizlenmektedir. "Yorum ve İsminiz" herkese görünür şekilde olacaktır. Hakaret ve buna dayalı tüm sorumluluk size aittir.