İslam ümmeti belki de en zor dönemini yaşıyor. Yoksulluk, Yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanamama, ırkçılık, mezhepçilik, birbirine düşmanlık, düşmana karşı yalnız bırakma, cehalet, dinden uzaklaşma, din dışı sistemleri benimseme, batılılaşma, Dünyevileşme, günahı basit görme v. s listeyi uzatabiliriz.

Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bir ümmet. Dünyanın neresinde bir kardeşi zarar görse, yerinde duramayan, elinden gelen her şeyi yapan, hatta kardeşinin yanına gidip onun için savaşan müslümandan, televizyonu başında ya da internetten her gün kardeşlerinin ölümünü, aç kalışını, yetim kalan çocukları sadece seyreden ve haber bitmeden kanal değiştiren bir Müslümana.

Hangi ara bu hale geldik. Ne oldu bize. Yoksa kurtardık mı dünyayı firavunlardan, nemrutlardan, ebu cehillerden. Yoksa emekli mi olduk! Allah’ın dini yeryüzüne hakim oldu da bizim mi haberimiz yok.!

Bir araya geldiğimizde saatlerce dünyayı, daireyi, arsayı, borsayı, arabayı, marka elbiseleri konuşabiliyoruz.

 Belki bu zaman da böyle şeylerin normal olduğunu, toplumun insan üzerinde belirleyici olduğunu söyleyebiliriz ve bu durumun normal olduğunu, ibadetimize devam ettiğimizi, camilerin açık olduğunu, haftada bir sohbete gittiğimizi bunların yeterli olduğunu düşünebiliriz. Ama böyle olmadığını asr-ı saadette görüyoruz.

Aslında sahabe de böyle düşünmüş. Mekke’nin işkence, baskı, boykot ve her an öldürülme korkusuyla geçen günleri sona ermiş, Medine’ye hicret etmişler ve artık rahata erdiklerini, işlerinin bittiğini düşünmüş olacaklar ki, gevşemeler, gülüşmeler başlamış. Bu  atmosfer de Allah c.c  o mübarek insanları ikaz ve kendilerine  gelmeleri için şu ayeti indirmiş.

Allah’ın Zikri ve Haktan inen Kur'an için iman edenlerin kalplerinin ürperme zamanı daha gelmedi mi Onlardan önce kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmasınlar onların üzerinde uzun bir süre geçti de kalpleri katılaşı verdi. onlardan Çoğu da yoldan çıkmışlardır Hadid 16.

Bu ayet nasıl o gün ki Müslümanları kendine getirmiş. Bedir zaferi ile başlayıp zaferler getirmiş, Sonrasında gönüller ve şehirler fethetmiş, yeryüzüne saadeti getirmiş ise bugün ki Müslümanı da uyandıracak inşallah.

Evet ayet açıkça atalet, bıkkınlık, rahatlık ve görevini unutan Müslümanı kendine getiriyor ve tekrardan nasıl toparlanacağını ifade ediyor.

Kalbin ürperme si yeniden dirilmenin ilk evresi. Maneviyatın huzur dolu iklimi demek. Kalbin ürperme si haşyet duygusuna ulaşmak demek.

Evet kalplerin yeniden ürperme vakti, yeniden özüne dönme vakti ve yeniden diriliş vakti. Niçin yaratıldığını, bu dünyada niçin var olduğunu hatırlama vakti.

 Düşmanın her zaman varolduğunu, şeytanın kıyamete kadar mühlet aldığını ve nefsin bizimle olduğunu unutmamalı. Küfrün, emperyalistlerin artık top tüfekle değil, farklı yöntemler geliştirdiğini unutmamalı.

Namazları çoğaltma, Kur’ân okumayı çoğaltma, Zikri çoğaltma, ilim öğrenmek için gayreti arttırma, sadakaları çoğaltma, çocuklarımıza vakit ayırıp onları İslami bir neslin öncüsü yapma zamanı.

Ve son olarak şu ayeti hiç unutmamalı.

 

Hadıd 20.Ayet: Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah´ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.



Bu makale için yorum yaz

Not: Telefon ve E-Posta'nız gizlilik şartları gereği tarafımızca gizlenmektedir. "Yorum ve İsminiz" herkese görünür şekilde olacaktır. Hakaret ve buna dayalı tüm sorumluluk size aittir.