50,6601
42,8153
6.186,02

Suriye… Bir zamanlar medeniyetin beşiği sayılan kadim tarihi ve şehirleriyle, dokusuyla, çarşılarıyla İslam coğrafyasının önemli merkezlerinden biri.
Bugün ise Halep’ten El-Bab’a, Hama’dan Humus’a, Şam’ın kırsalından kasabalara kadar geniş bir alan harabeye dönmüş durumda. Şehirler arası yollar tahrip edilmiş, yakıt istasyonları enkaz hâline gelmiş, çarşılar sessizliğe gömülmüş. Açlık ve yoksulluk, insanların yüzündeki çizgilerde birer iz gibi duruyor. Savaş bitti belki ama insanların umutları çoktan yorgun düşmüş.
Ancak Suriye’yi asıl bitiren, sadece yıkılan binalar değil… Adaletsizlik.
Gasp edilen mülkler, tahrip edilen arşivler
Savaşın başladığı dönemde can havliyle ülkesini terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan, yıllar sonra döndüklerinde bir başka acı gerçekle yüzleşti:
Esed rejimi taraftarlarının, tapu arşivlerini tahrip ederek birçok mülkü kendi adlarına geçirdiği; binlerce ev, dükkan, fabrika ve arsanın savaş kaosu içinde el değiştirdiği ortaya çıktı. İnsanlar geri döndüklerinde evlerinin kapısında başka bir ad, ellerinde ise sahte bir tapu buldular.
İmar durduruldu, kayıtlar askıda kaldı ve gerçek sahipler büyük bir mağduriyetin içine düştü. Yeni sahipler ise “biz parayla aldık” diyerek kendilerince hak iddia ediyor.
“Müslümanın malı, ancak gönül rızasıyla helal olur.”
Gasp, hiledir; hile ile elde edilen mal ise haramdır.
Bugün Suriye’nin en büyük toplumsal yaralarından biri, işte bu gasp edilmiş mülklerin akıbetidir.
Atıl durumdaki fabrikalar ve çözülemeyen mülkiyet krizi
Savaşla birlikte ülkeyi terk eden Esad yanlısı sanayiciler, iş sahipleri, büyük fabrikatörler geride dev tesisler bıraktı. Bu fabrikalar şu anda atıl durumda. Şara Rejim taraftarları bunlara sahip çıkmak istese bile İslam’a göre:
Şahsi mülkiyet dokunulmazdır
Mal sahibi uzakta da olsa, mülk sahipsiz sayılmaz.
Dolayısıyla yeni rejim, bu konuda nasıl bir formül bulacağını bilmiyor. El koyamıyor, işletmeye açamıyor, sahipleri dönmüyor. Bu kriz, hem ekonomik hem hukuki bir çıkmaz hâline gelmiş durumda.
Ekonomik çöküş ülkeyi kavuruyor
Suriye’nin neredeyse tamamı ekonomik çöküşün altında eziliyor. Enflasyon, işsizlik ve pahalılık insanları temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlar hâle getirmiş.
Sadece Şam merkezinde nispeten bir düzen ve eskiye yakın bir yaşam akışı korunuyor; fakat bu görüntü ülkenin geri kalan gerçekliğini yansıtmıyor.
Etnik ve bölgesel fay hatları hâlâ aktif
Bir yanda terörist İsrail destekli Dürzi gruplar…
Bir yanda PYD’nin kontrol ettiği bölgeler ve Halep’in bazı semtlerinde devam eden gerilim…
Öte yanda özellikle Şam’da kayda değer bir Hristiyan nüfus var; bu grup da rejimi tam manasıyla benimsemiş değil.
Batı destekli unsurlar ise kendi hesaplarını yapıyor.
Her biri başka bir dosya, başka bir denklem…
Ve tüm bu unsurlar henüz ortak bir zeminde buluşmuş değil.
Asıl ihtiyaç: Adaletin tesis edilmesi
İslam’ın adalet anlayışı, bir toplumun huzurunun temelidir.
Allah Teâlâ buyurur:
“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun.”
(Nisa, 135)
Bugün Suriye’de yapılması gereken şey, harabeyi kaldırmaktan önce, hak ve mülkiyet meselesini adaletle çözmektir.
Kul hakkı yerini bulmadan, gasp edilmiş mallar sahiplerine iade edilmeden, zulümle edinilmiş mülkler temizlenmeden bu coğrafyanın huzur bulması zor görünüyor.
Sonuç: Suriye’nin toparlanması uzun bir yolculuk
Suriye’deki farklı unsurlar, çatışma dinamikleri ve mülkiyet krizleri bir araya geldiğinde ortada tek bir gerçek beliriyor:
Suriye’nin istikrara kavuşması, uzun yıllar sürecek bir adalet mücadelesidir.
Yıkılan binalar yeniden yapılabilir.
Fakat yıkılan adalet onarılmadan bu coğrafya ayağa kalkamaz.
Suriye’nin yaralarını sarmanın yolu bellidir:
hakları sahiplerine iade etmek, İslam’ın emrettiği adalet çizgisini yeniden hâkim kılmak.
Bu gerçekleşmeden barış sadece bir temenniden ibaret kalacaktır.
Selam ve dua ile…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.