47,7544
40,7865
4.383,34
Bu kâinatı muhteşem bir saray gibi yaratan Allahu Azimüşşan, kâinat sarayında ufacık bir yer kaplayan dünyamızı “imtihan salonu” olarak tanzim etmiş.
Bu imtihan salonuna gelen insanların imtihanı yüz akıyla vermeleri için Peygamberler göndermiş, bazı peygamberlere suhuf, bazılarına kitap vermiş. Her bir Peygamber aynı dini tebliğ etmişler. Bu dinin adına İslâmiyet denilmiş.
Zamanla insanlar “sırat-ı müstakim” olan İslamiyet”ten uzaklaşmışlar, Tevhid inancını terk edip şirk bataklığına yönelmişler. İşte o vakit, Allahu Azimüşşan Mü’minleri cihatla mükellef kılmış. Cihat demek, Allah’ın hükümlerini yeryüzünde hâkim kılmak, Allahu Teâla’nın ism-i şerifini yüceltmek demek. Bu cihad hükmünü yerine getirmek için de devlet gerek. Allahu Azimüşşan’ın ilk emri bu bakımdan devlet kurmaktır. Allah’ın hükmüne göre; Devletsiz İslamiyet olmadığı gibi, İslamiyetsiz devlet de olmaz. Devlet olabilir, ancak Allah’ın hükümlerinin uygulanmadığı devleti Allahu Teâlâ İslam devleti olarak kabul etmemektedir. Kur’an-ı Azimüşşan’da 350’den fazla cihad âyeti vardır. Tevbe Suresi’nin 73. âyetine meâlen bakalım:
“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir.”
Peygamber Efendimiz (A.S.M.) bu emr-i İlahiye uyarak 27 defa başkumandan olarak gazaya çıkmış, düşmanlarla bizzat savaşmış, 47 defa da seriyye göndermiştir. Sonraki devirlerde İslam devletleri Kur’anı-ı Kerim’deki ve Sünnet-i Seniyyedeki emirlere uyarak farz-ı kifaye olan cihada çıkmışlar ve onlarca devleti fethetmişlerdir.
Düşman bir İslam ülkesine saldırdığında, cihat etmek yediden yetmişe, kadın, erkek, sakat ve çocuklara da cihat farz-ı ayn olmaktadır. Şayet o belde ahalisinin gücü düşmanı defetmeye yetmezse bu defa cihat bütün Müslümanlara farz-ı ayn olmaktadır. İşte bizler de Kurtuluş savaşında milletçe bu farz-ı ayn olan cihadı yaşadık. Zira o devrin en azılı İslam düşmanlarından İngiltere, Rusya, Fransa; yanlarına yancılarından İtalya’yı, Yunanistan’ı da almış ülkemizin muhtelif topraklarını işgal etmişlerdi. Bu ülkenin vatandaşlarından Ermenilerin bir kısmı da maalesef o düşmanların saflarında yer almışlardı.
O yıllar, çok zorlu yıllardı. Osmanlı devleti Birinci Dünya Savaşında yedi cephede savaşmıştı. Bu cepheleri hatırlayalım: Kafkasya Cephesi, Çanakkale Cephesi, Irak Cephesi, Mısır Cephesi, Filistin Gazze, Suriye Cephesi, Galiçya, Romanya (Dobruca) ve Makedonya Cepheleri, Hicaz-Yemen Cephesi… Bu cephelerde yüz binlerce şehit verdik.
Şehitlik, Rabbimizin verdiği Peygamberlikten sonra en yüce makamdı. Bakara Suresinin 154. âyetine meâlen bakalım:
“Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) “Ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz onu hissedemez, anlayamazsınız.”
Şehitler, diğer ölülerden farklı bir hayat safhasına geçmekteydiler. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyor ve haşir sabahı diğer ölülerle birlikte dirilinceye kadar ayrı bir âlemde Cennet hayatının benzerini yaşamaktadırlar.
İşte o kahraman ecdadımız, yedi cephede vuruşmuş, bir kısmı gâzi, bir kısmı şehit olmuştu. Bu cephelerden en çok şehit verdiğimiz cephe, Çanakkale Cephesi idi. Bu cephede 250 binden fazla şehit verdik. 57. Alayımızın bütün efradı şehit düştü. Bu bakımdan bu alay dünya harp tarihine şerefle geçti. Çanakkale cephesinde lise talebeleri, yaşları 12-15 arasında değişen nevcivanlar da savaştı ve bunlardan pek çoğu şehit oldu. Bazı liselerin bütün talebeleri şehit düştüğünden birkaç sene hiç mezun verememiştir.
30 Ekim 1918’deki Mondros Mütarekesi ile düşman devletleri Osmanlı Devletini şehit etmek için idam mangalarını hazırlamışlardı. Derken aç kurtlar gibi ülkemize saldırdılar. Ruslar yancıları Ermeniler de Doğu bölgesini işgal etmişti. İngilizler, Fransız ve İtalyanlarla birlikte İstanbul’u işgal etmişti. Yunanlılar Ege ve Marmara bölgesini, İtalyanlar Antalya, Konya ve civarını işgal etmişti. Adana, Antep, Urfa ve Maraş’ı önce İngilizler, sonra Fransızlar işgal etmişti. Bu işgalci devletin yancısı, ayarı bozulmuş Ermenilerdi.
İşte o anda cihat bütün Müslümanlara farz-ı ayn olmuştu. Yediden yetmişe bütün vatan evladı, dedeler, nineler, bacılar, her yaştan çocuklar, eli silah tutan herkes cihad deyip vatan hizmetine koşmuştu. (15 Ağustos 2025)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.