Alemlerin rabbi olan Allah oruçlarımızı kabul eylesin. Ramazan-ı Şerif'in son günlerine girmiş bulunmaktayız. Gerçekten insan üzülüyor. Bu değerli misafir gidiyor. Başı rahmetti, ortası mağfiretti affedilmeye vesileydi. Acaba Allah’u Teala bizi affeti mi? Sonu cehennemden azatlıktır, acaba canlarımızı cehennemden bu Ramazan’da kurtaracak mıyız?

Ramazan-ı Şerif insanın gelecek bir yılının nasıl geçeceğini göstergesidir. Gayret, ceht, amel, zikir, ibadet, Allah’ı razı edecek işler çoğalırsa Allah'ın izniyle bir yıl bereketle geçer. Amma Ramazan gafletle geçerse, Ramazan ibadetten mahrum geçerse, Ramazan hakkıyla değerlendirilmezse gelecek bir yıl heder olur gider. Bu vesile ile rabbimizden kendisine ibadet edebilmemiz için bize yardım etmesini istiyoruz.

‘“Ey Muâz, Allah’a yemin ederim ki, ben seni gerçekten seviyorum. Sonra da ey Muâz sana her namazın sonunda:“Allahım! Seni anmak, sana şükretmek ve sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et!” duasını hiç bırakmamanı tavsiye ediyorum.”[1] diyen Hz Muhammed'e selam olsun. Allah insana yardım etmezse insanın üzerinden rahmeti çeker alırsa insan Allah'a ibadet edebilecek bir takati kendinde bulamaz.

İnsanlar ibadet konusunda çeşit çeşittir. Bazı insanlar cemaat ehlidir, dava ehlidir, hizmet ehlidir, cehdü cihad ehlidir amma birçok yönden iyi olan bu tür kardeşlerimizin ibadi yönü zayıf olabiliyor. Zikretmek yönü zayıf olabiliyor. Okumuş, kültürlü, entelektüel bir Müslümandır ama farz namazlarında bile gevşeklik gösterebilir. Teravihe gitmeyebiliyor. Seher cüzlerine camiye gitmeyebiliyor. Teheccüd kılmayabiliyor. Duha, evvabin, işrak kılmayabiliyor. La ilahe illallah, estağfurullah zikirleri dilinde olmayabiliyor.Bu son günler şuurlu Müslümanların ibadi yönlerini daha çok geliştirmeleri gereken günlerdir.

Bir de özellikle şuurlu, bilinçli, İslam’ı dert edinen kardeşlerimizin Müslümanların zekatını vermeleri konusunda öncülük etmeleri gerekir.Müminun Süresinin 4. Ayetinde  وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ ‘Onlar zekatın verilmesi için faaliyet gösterirler.’ Deniyor. Yani o mümin olan kimseler;  faildirler, çalışırlar, eylem sahibidirler, hareket sahibidirler hem de organizeli çalışırlar. Bilinçli, örgütlü çalışırlar, böyle gelişi güzel de çalışmazlar. Bunu biz söylemiyoruz. Bu Kur'an-ı Kerim'in ayetidir. Müminun suresinde Allahu Teala müminleri vasf ederken onların özelliklerini anlatırken ‘Onlar zekatın verilmesi için çalışırlar.’ Diyor.

Ey şuurlu Müslüman kardeşim! Zekatın toplanması için bir gayret içerisine gir. Son günler… Vallahi billahi birçok Müslüman zekat vermeyi bilmiyor. Zekat nedir? Hangi malın zekatı verilir? Niye zekat verilir?

Tefsir kitaplarına bakın! Zekat; nohut, fasulye, makarna alıp sağa sola dağıtacağın bir ibadet değildir. Aslında zekatı, İslam'ın hükümleri ile egemen olan devletin toplaması lazım. Bir devlet; İslami hükümleri, kanun ve yasalarına karıştırmıyorsa elbette o devletin zekat toplama hakkı yoktur. Peki, zekatı kim toplayacak? İslam’ın hükümleriyle hükmetmeyen bir devlette yaşayan Müslümanlar zekatını nasıl verecekler? Toplumda İslam'ı Egemen kılmak isteyen, toplumda insanların hidayeti için çalışan, bir araya gelmiş; İslami vakıflar, dernekler, cemaatler zekat toplamakla mükelleftirler. Halk da zekatını İslami cemaatlere vermelidir. Bu cemaatler;  topladıkları zekatları kendi bulundukları mıntıkalarda fakir fukaraya adil bir şekilde dağıtmakla yükümlüdürler. Zekatı topluma ulaştırmak zorundadırlar.

Peki, bu vatandaş zekatını nasıl dağıtacak? Müslüman zenginler; nohut, fasulye, makarna alıp dağıtıyor. Milyonlarca lira, zekat parası, bu şekilde heder olup gidiyor. Toptancılar zengin oluyor. Toptancılar bayram ediyor. Fakir fukara ağlıyor. Fakirlerden sürekli şikayet alıyoruz. Biz parayı harcamayı bilmiyor muyuz ki insanlar bize sürekli nohut, fasulye getiriyorlar. Biz gıda kolilerini toplayıp ucuza tekrardan toptancılara satmak zorunda kalmaktan hicab ediyoruz. Bizim ihtiyacımız sadece nohut, fasulyeden ibaret mi? Biz bu tür şikayetleri fakirlerden aldığımız müddetçe bunu yazmaya, söylemeye dile getirmeye devam edeceğiz. Fakirler bu konuda feryadı figan ediyorlar.

Bazı Müslümanlardan şu şikayeti duyduk: ’Ey alimler! Allah'ın kulları! Ya ben zekat toplamak istiyorum. İnsanların zekat vermesine vesile olmak istiyorum. Ben insanların oruç tutmasına, namaz kılmasına vesile oluyorum. Hacca gitmesine vesile oluyorum. Zekat vermesine de vesile olmak istiyorum ama zekat nasıl hesaplanır, zekat hangi mala düşer. Bilmiyorum. Ey alimler! Bize zekat ilmini öğretin.’

Zekat veren de alan da mağdur durumdadır. Yetkilileri bu konuda çözüm üretmeye davet ediyoruz. Bizim konuyla ilgi naçizane önerimiz şudur:

Zekat komisyonları kurulmalıdır. Zekat komisyonları en az 3 kişiden oluşmalı… Biri zekatın farziyetini, hükümlerini anlatacak bir alim… Ayetleri okuyacak bir nasih Hoca… Diğeri; vatandaş ben zekatımı vermek istiyorum dediğinde; zekatı hesaplayacak bir matematikçi ve üçüncüsü de o zekatı alıp temlik farziyetini yerine getirecek, onu fakire ulaştırıp dağıtacak bir dağıtıcı gerek… Diyanette de diğer vakıflarda da bu komisyonlar kurulmalıdır.

Ali İmran 104. Ayette der ki: ‘Siz, hayra çağıran, ma'rufu yapıp telkin eden, munkeri engelleyen bir topluluk olun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.’

Sizin içinizden bir ümmet çıksın; hayra çağıran, iyiliğe çağıran, bir ümmet çıksın. İyiliği emreden, marufu emreden, organizeli, örgütlü bir yapı, Müslümanlar arasında bulunsun. Onlar; zekatı emretsin, namazı emretsin, orucu tutmayanlara orucu emretsin. O organizeli örgütlü Müslümanlar; münkeri, kötülüğü yasaklasın. Fuhşu, LGBT'yi, kötülüğü, eşcinselliği, zinayı saçma sapan gündüz kuşağı aileyi bozan bu programları, aileye saldıran bu yapıları nehyetsin. İşte böyle, iyiliği yayıp kötülüğü organizeli olarak engelleyenler hidayete erer, feraha erecek kişiler organizeli, örgütlü Aolarak Allah için çalışan kişilerdir.

Selam ve dua ile…