kaa

HÜDA PAR Milletvekili Demir: Kuraklığın yaşandığı illerdeki çiftçiler desteklenmeli

HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Meclis’te yaptığı basın açıklamasında ağır kuraklığın yaşandığı illerin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini belirterek, “Çiftçilerimizin önümüzdeki yıl ekin yapabilmeleri için hükümetin masrafları iade etmesi gerekiyor.” çağrısında bulundu.

HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Meclis’te düzenlediği basın açıklamasında kuraklık yaşanan bölgelerdeki çiftçilere destek, Van’daki havaalanının yetersizliği, Kapıköy Sınır Kapısı’ndaki uygulamalar ve Rusya’nın Afganistan’a uyguladığı ambargoyu kaldırmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

“Kuraklığın yaşandığı illerin afet bölgesi ilan edilip çiftçilere masraflarının ödenmesi gerekiyor”

Ağır kuraklığın yaşandığı illerin afet bölgesi ilan edilmesi ve çiftçilere masraflarının hükümet tarafından ödenmesi gerektiğini belirten Demir, “Bu yıl çiftçilerimiz için çok zor bir yıl olacak gibi görünüyor. Çünkü özellikle iki afet bu yıl ön plana çıktı; doğu illerinde çok ciddi bir kuraklık, kıyı illerinde, iç Anadolu’da, Karadeniz’in bir kısmında ve birçok ilde görülen aşırı don meselesi de ürünleri çok ciddi anlamda telef etti. Doğu ve güneydoğu illerinde özellikle Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve benzeri illerde de çok ağır bir kuraklık söz konusu oldu. Bu yıl hasat neredeyse hiç kaldırılmadı. Çok az yerlerde özellikle yüksek kesimlerde kısmi bir hasılat oldu ya da olacak. Fakat geri kalan yerlerin hiçbirisinde hasat olmayacak. Dolayısıyla bu hem çiftçilerimiz için hem hayvancılıkla uğraşan insanlarımız için hem de hayvanların kendisi için çok zorlu bir süreç olacak. Bu zorlu süreçte en büyük mağduriyeti çiftçilerimiz yaşayacak zaten. Çok ağır, çok yüksek maliyetlerin altında ezilen, neredeyse ayakta kalamayan, kazanmak, zengin olmak ya da büyümek için değil, sırf ayakta kalabilmek için ziraat yapan bir ziraatçı tabanla şu anda karşı karşıyayız. Bizim ziraatçılarımız sadece ayakta kalmak için şu anda ekim yapıyor. Bir şey kazanamıyor, kazanması sadece ekimini yapabilmek içindir. Çünkü hakikaten bu yüksek maliyetlerle baş edilemiyor. Bunun üzerine bütün bu ağır yükün üzerine kuraklık da gelince yapılan bütün masrafların hepsi cepten gidecek ve bunların hepsinin maliyeti kendi sırtında kalacak, borç olarak geri dönecek, önümüzdeki yıl da belki bu ağır borç yükü nedeniyle ziraat yapamayacak, üretim, yapamayacak. Dolayısıyla şimdi diğer don olayının yaşandığı illerde nasıl ki hükümet bir çözüm geliştirdi, destekler verdi, afet bölgesi ilan etti, ağır kuraklığın yaşandığı Mardin, Şırnak, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa gibi illerimizin de afet bölgesi ilan edilmesi ve çiftçilerimizin elinden tutulması, masraflarının kendilerine iade edilmesi gerekiyor. Yoksa gelecek yıl üretim yapılamayacak bir noktaya geleceğiz. Bu hem kendileri hem de bütün toplumumuz için çok ciddi bir sıkıntıya dönüşecek, yerlilik anlamında, gıda temini anlamında, gıda güvenliği anlamında hepimiz hep beraber ciddi sıkıntılar yaşayacağız. Acil bir şekilde bu buraların afet bölgesi ilan edilmesi gerekiyor. Yetkilerin bizi duymasını temenni ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

“Van ilimizde daha gelişmiş teknik imkânlara sahip bir havaalanına ihtiyaç vardır”

Van’daki mevcut havaalanının ihtiyacı karşılamadığını, yeni bir havaalanına ihtiyaç olduğunu ifade eden Demir, “Van’da Ferit Melen Havaalanı çok işlek olmasına rağmen, çok ciddi bir yolcu sirkülasyonuna rağmen bir tamirat/tadilat süreci içerisine girecek. Bu süreç içerisinde 1 Mayıs ila 15 Ağustos arasında kısmen, 15 Ağustos ila 15 Kasım aralığında da tamamen kapanacak ve bu, çok ciddi bir mağduriyet oluşturacak. Tamirat ve tadilatların havaalanı kapanmadan yapılabilmesi için bir yol bulunmak zorundadır. Dünyanın çok az yerinde tamirat/tadilat için havaalanları kapanabiliyor. Bize bunun yaşatılmaması lazım. Van gibi özellikle İran'dan, Irak'tan ve Gürcistan gibi ülkelerden gelen yolcuların çoğunun kullandığı bir hava alanının sırf tamirat/tadilat nedeniyle kapanması ciddi bir sıkıntıdır. Bunun yapılmaması gerekiyor. Havaalanı kapatılmadan da bir tamirat imkânının oluşturulması gerekiyor. Bir de Van'daki havaalanımız artık ihtiyacı karşılayamayacak duruma da gelmiş durumda. Vatandaşlarımız ve sivil toplum kuruluşları yöneticilerinin bu konuda ciddi bir talepleri var; mevcut havaalanı artık ihtiyacı karşılayabilecek durumda değildir. Daha gelişmiş teknik imkânlara sahip,  iletsel sisteme sahip, pilotların rahat bir şekilde inebileceği teknoloji anlamında şu an mevcut sıkıntıların olmayacağı, daha geniş imkânlara sahip bir havaalanının yapılması gerekiyor. Mevcut havaalanı ihtiyacı karşılamıyor. Bu noktada yetkililerin bu ilimizin ihtiyacını görmeleri gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin birçok ilinde havaalanları mevcut, çok az yolcu sirkülasyonunun olduğu illerde dahi siyasi etkiler ya da siyasi kişiliklerin talebi ya da baskısıyla havaalanları yapılmış ancak Van gibi çok ciddi ihtiyaç olan bir yerde halen eski havaalanı aktif durumdadır. Yeni bir havaalanına şiddetle ihtiyaç olduğunu bu vesileyle ifade etmek istiyoruz.” dedi.

 

“Yeni şehir hastanesi daha geniş bir alana ve ulaşım imkânına sahip farklı bir yerde yapılmalı”

Van’da yapılacak olan yeni şehir hastanesinin yoğun trafik sorununun yaşanacağı bir bölgede yapılmasının sorunlara yol açacağına dikkat çeken Demir, Van’da yeni bir şehir hastanesi yapılması kararı alınmış. Çünkü mevcut hastaneler ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Ancak bu hastanenin yapılacağı yer ile alakalı bir sıkıntı söz konusudur. Van’daki vatandaşlarımızın talebi ile yeni yapılacak olan şehir hastanesinin yoğun trafik sorununun yaşanacağı, insanların hastaneye ulaşma imkânlarının çok sıkıntılı olacağı, mevcut hastanenin yerine değil, daha geniş bir alana ve ulaşım imkânına sahip farklı yerlerde yapılması yönünde bir talep var. Mevcut hastanenin yerinde ulaşma imkânları çok ciddi sıkıntılıdır. İnsanların o trafiği aşarak hastanelere ulaşmaları çok ciddi sorun olacaktır. Dolayısıyla çevre yoluna yakın bir yerde ya da eski Ziraat Lisesi’nin bulunduğu alanda ya da AMATEM, ÇEMATEM arazisi veya çevre yoluna yakın noktalardan herhangi birisinde alternatif anlamda hastanenin yapılabileceği ifade ediliyor. Mevcut hastanenin yerinde yapılması vatandaş için ciddi bir sıkıntı oluşturacaktır.” şeklinde konuştu.

 

“Kapıköy Sınır Kapısı’nda uygulanan kotalar kaldırılmalıdır”

Van ilinin çok geniş bir ithalat-ihracat alanına dönüşmesi gerekirken, çeşitli nedenlerle engellendiğini belirten Demir, “Van ilimizle alakalı ekonominin canlanmasına dair bir talep söz konusudur. Sınır ticareti ve serbest ticaret bölgesi anlamında bir talep söz konusudur. Van'da Kapıköy Sınır Kapısı, İran ile sınır ticareti ya da insanların gidip gelebildiği bir gümrük kapımız mevcut. Bu sınır kapısından vatandaşlarımız yeteri kadar istifade edemiyor, çok ciddi sıkıntılar söz konusu, çok geniş bir ticaret potansiyeli olmasına rağmen vatandaşlar bundan istifade edemiyorlar. Sadece küçük ölçekli bavul ticaretleri yapılabiliyor. Van, şehir olarak sınırda olduğu halde yani bir ülkenin komşusu olduğu halde ve çok geniş bir ticaret imkânına sahip olduğu halde bu imkânların kapalı tutulması, insanlarımızın bundan istifade ettirilmemesi hakikaten üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu ilimizin acil bir serbest ticaret bölgesine ihtiyacı var. Bunun altyapısının oluşturulması ve orada bir serbest ticaret bölgesi alanının inşa edilmesi ciddi bir ihtiyaçtır. Bunun için ivedilikle bazı adımların atılması gerekiyor. Ticarette konan kotalar var; tüccarlar istedikleri oranda ya da ihtiyaç oranında ticaret yapamıyorlar bu kotaların ya tamamen kaldırılması ya da bu kotaların yükseltilmesi ciddi bir ihtiyaçtır. İran'a uygulanan ambargolar hepimizce malumdur. Amerika'nın ya da diğer batı ülkelerinin İran'a koyduğu ticari ambargolar var ve bu ambargoların özellikle Van'da hayata geçirilmesi, bu sınır kapısında uygulanması oradaki vatandaşlarımız açısından çok ciddi bir sıkıntıdır. Kapıköy Sınır Kapısı’nda bu ambargoların uygulanmaması, vatandaşlarımızın bu şekilde cezalandırılmaması, İran'a uygulanan ambargoların kendi vatandaşlarımızı cezalandırmaya dönüştürülmemesi noktasında çok ciddi bir talep var. Bu bizim açımızdan ciddi bir eksikliktir. İran'a ambargo konulacaksa bu ambargoyu o ülkeler kendileri koysunlar bizim vatandaşlarımızı mağdur edecek, bizim vatandaşlarımızın istifade alanlarını daraltacak bir ambargo öncelikle bize çok ciddi anlamda zarar verir.  Bırakın İran'ı kendi kendimize zarar veriyoruz. Bunun önüne geçmemiz lazım.  Bu anlamda Van ilimiz sınırda olması ve bu ticaret imkânlarına sahip olması anlamında çok geniş bir ithalat-ihracat alanına dönüşmesi gerekirken maalesef biz bunu çeşitli nedenlerle engelliyoruz. Bu engelleri aşmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

 

“Kapıköy Sınır Kapısı’ndaki uygulamalar vatandaşları canından bezdiriyor”

Kapıköy Sınır Kapısı’nda uygulanan triptik ücretlerinin mağduriyetlere yol açtığını vurgulayan Demir, “Yine bu sınır kapısı ile alakalı vatandaşlarımızın ciddi bir sıkıntısını ifade etmek istiyoruz. Oraya gidip gelen araçlar noktasında triptik ücretleri çok yüksek. İnsanlar yaya olarak gitmek durumunda kalabiliyor. Bir aracın oraya gidip gelebilmesi için 15.000, 20.000 dolar ya da aracın kasko bedeli kadar bir ücret alınıyor. Bu ücreti ancak dönüşte geri alabiliyorsunuz, bunu alırken de çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor; hepsini alamıyorsunuz ya da alana kadar canınız çıkmış oluyor. Dolayısıyla insanları araçlarla değil, yayan olarak ticaret yapmaya zorluyorlar bu triptiğin ya kaldırılması ya ucuzlatılması,  makul hale getirilmesi gerekiyor. Irak ile ilgili diğer komşu ülkelerle yapılan ilişkilerde sınır kapılarımızda uygulanan uygulama ücretleri her neyse aynısının burada da uygulanması gerekiyor. Aksi durumda öncelikle vatandaşlarımız ciddi anlamda mağduriyet yaşıyor. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Kapıköy Sınır Kapısı’nda kötü muamele, memur eksikliği, araç geçişlerinde yaşanan sıkıntılar ve özellikle araçların gidiş gelişlerinde çok uzun süreli detaylı aramalar vatandaşları canından bezdiriyor, neredeyse ticaret yapılmaması için, insanların gidip gelmemesi için her türlü adım atılmış.  Orada ticaretin kolaylaştırılması, insanlarımızın istifade edebilmesi için çok farklı adımların atılması gerekiyor, kolaylaştırılması lazım, aramaların hafifletilmesi gerekiyor, triptik ücretlerin ucuzlatılması lazım ve bu mağduriyetin giderilmesi anlamında hükümetin bir takım yeni adımlar atması bir zorunluluk haline gelmiştir. Oradaki uygulamalar neredeyse vatandaşlarımızı cezalandırmaya dönüştürülmüştür.” dedi.

 

“İslam ülkeleri, Afganistan’ın kalkınabilmesi için Taliban yönetimini tanımalıdırlar”

Rusya’nın, Taliban hükümetine uyguladığı ambargo ve siyasi uygulamaları kaldırmasının Afganistan’ın yeniden inşası açısından önemli bir adım olduğuna işaret eden Demir, “Rusya geçtiğimiz günlerde Afganistan'a koydukları bazı ambargoları, bazı siyasi uygulamaları kaldırdı. Taliban'ı yasaklı örgütler listesinden çıkardılar. Rusya daha önce Afganistan İslam Emirliği’ni yöneten Taliban'ı yasaklı örgütler listesine koymuştu. Bu listeden çıkarma kararı Afganistan'ın yeniden inşası açısından çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bundan Afganistan'ın çok ciddi anlamda istifade edeceği görülmektedir. Yirmi yıl süren işgalin ardından, siyasi, sosyal ve ekonomik yapısı büyük ölçüde tahrip olan Afganistan'ın yeniden ayağa kalkabilmesi için uluslararası toplumun özellikle de İslam dünyasının mesela Türkiye gibi ülkelerin sorumluluk üstlenmesi gerekir. İslam ülkelerinin, Türkiye'nin ve diğer ülkelerin aslında bu adımı atmaları lazımdı. Ticaretin geliştirilmesi, bu yönetimi tanımaları iktisadi, diplomatik, siyasi diğer bütün ilişkilerin geliştirilmesi lazım ki bu ülke ayağa kalkabilsin, uzun süre devam eden savaşın tahribatlarını telafi edebilsin. Rusya'nın bu adımı bu anlamda çok önemlidir. Afgan halkı uzun yıllar süren savaş yoksulluk ve dış müdahaleler nedeniyle hepimizce malum ağır bedeller ödedi, artık onların kendi geleceklerini tayin etme hakkına saygı gösterilmeli ve dışlayıcı politikalar sona erdirilmelidir. Bazı İslam ülkeleri veya diğer ülkeler, Taliban'ı beğenmemiş olabilir, siyasi anlayışını beğenmemiş olabilir, yaşam tarzlarını beğenmemiş olabilir ama bu neticede o toplumun kendi tercihleri ve ülkenin tamamına hâkim olan istikrarı sağlayan güvenliği tesis eden bütün ülkede istikrarı oluşturan bir yapıya diğer ülkelerin saygı duymaktan başka yapacakları hiçbir şey yoktur. Bütün bu ağır tahribatlara neden olan yıllardan sonra halen bu cezalandırmaların devam etmesi hakikaten çok ciddi bir sıkıntı ve o ülkeyi ayağa kalkmama noktasında bu tahribatları yaşama noktasında yokluk yoksulluk ve mağduriyetlere mahkûm kalması noktasında ciddi bir etki oluşturmaktadır. Bu ülkenin ayağa kalkabilmesi için herkesin saygı duyması, elinden tutması, elinden gelen desteği de gösterebilmesi gerekiyor. Özellikle İslam ülkelerinin bu noktada üzerine düşeni yapmaları gerekiyor. Bu nedenle o dışlayıcı politikaların sona erdirilmesi ve kendi kendilerini yönetme hakkına saygı gösterilmesi lazım. Afganistan'a uygulanan yaptırımların bu anlamda kaldırılması, dondurulan ulusal rezervlerinin iade edilmesi ve kalkınma projeleriyle desteklenmesi halkın insani krizden çıkışını kolaylaştıracaktır. İslam ülkeleri bu süreçte sadece siyasi değil, ekonomik ve kültürel alanda da işbirliği geliştirilerek dayanışma göstermelidir. Bu yalnızca Afganistan için değil, uluslararası adaletin ve barışın tesisi açısından da çok önemlidir. Küresel haydutluk ve çifte standartlara karşı ortak duruş sergilemek emperyalist müdahalelerin yol açtığı tahribatı onarmak yolunda atılacak en güçlü adımdır. Bunun esirgenmemesi lazım diye düşünüyoruz.” diye konuştu.