Sağlam, "Bugün bu konuşmaların yapılması ile bu sorun da bitmiş olmayacak ama bunun ikinci, üçüncü adımı ve başka yapılacak işler varsa bunu; çözüme ulaşana kadar da konuşmaya, çalışmaya, insanlarımızı bir araya getirmeye, kucaklaşmaya devam edeceğiz." dedi.
HÜDA PAR'ın, Kürt meselesinin tarihi, toplumsal ve siyasi boyutlarının ele alındığı "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" iki gün 4 oturum şeklinde Diyarbakır'da gerçekleşti.
Çalıştayın sonunda HÜDA PAR Genel Başkan Vekili İshak Sağlam, bir teşekkür konuşması yaptı. İki gündür ülkenin dört bir tarafından Türkiye'nin en önemli, en can yakıcı, en çok gündemini kapsayan ve en çok yaralayan bir meseleyi konuşmaya çalıştıklarını belirten Sağlam, "Programın başlangıcında dile getirmeye çalışmıştık. Bu sorun konuşulduğu müddetçe bir sorun vardır demektir. Biz iki gün bu sorunumuzu konuştuk, tartıştık, tebliğler sunduk, aynı zamanda salonda bulunan diğer davetlilerimiz, diğer katılımcılar da gerek yuvarlak masa toplantılarında gerek sahnede, kürsüden mikrofonda bu konuyla ilgili düşüncelerini dile getirdiler." dedi.
“KONUŞULANLAR BURADA KALMAYACAK”
Çalıştayda konuşulanların burada kalmayacağını vurgulayan Sağlam, "Birçok katılımcı arkadaşlarımız bunları özellikle vurguladılar. Burada kalmayacak, biz bunları inşallah kitaplaştırıp ülkenin burada bulunmayan, burada mesajımıza doğrudan muhatap olmayan diğer insanlara da ulaştırmaya çalışacağız. Ama malumunuz olduğu üzere HÜDA PAR bir siyasi parti ve devlet idare etmiyor. Aslında burada konuşulanları, burada konuşulan meseleleri devlette yetki sahibi olan insanların konuşması gerekir. Bu sorunu çözme makamında olan insanların konuşması gerekir. Ve biz de diyoruz ki asıl bu meseleyi çözmek durumunda olan yetki sahipleri bu meseleyi konuşana kadar da konuşmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
"NAMLULAR OLMADAN DA BU SORUNLAR KONUŞULABİLİYOR"
Sağlam, "Burada çok değişik kesimden, değişik sivil toplum kuruluşlarını temsil eden insanlar konuştu, görüşlerini dile getirdiler. Hepimiz şahit olduk ki hakikaten birbirine tamamen, belki dünya görüşü itibariyle bir birbirine uyumlu olmayan insanlar görüşlerini çok rahat bir şekilde, kavga etmeden, yumruklar sıkılmadan, birbirlerine hakaret ve istihza etmeden bu sorunumuzu konuşabildik. Demek ki konuşabiliyormuş yani eğer istenirse bu meseleler gerçekten çözüm odaklı, çözüme yönelik işler yapmak isteyenler de bunu konuşabiliyor. Yani mutlaka sıkılı yumruklar ve birbirine döndürülmüş namlular olmadan da bu sorunlar konuşulabiliyor. İnşallah biz de bunu bu şekilde konuşmaya devam edeceğiz ve yine başta dile getirdiğimiz gibi bu bir süreç. Yani bugün bu konuşmaların yapılması ile bu sorun da bitmiş olmayacak, maalesef bitmiş olmayacak ama bunun ikinci, üçüncü adımı ve başka yapılacak işler varsa bunu; çözüme ulaşana kadar da konuşmaya, çalışmaya, insanlarımızı bir araya getirmeye, kucaklaşmaya inşallah devam edeceğiz." şeklinde konuştu.
“TARİHE ŞERH DÜŞECEĞİZ”
Konuşmasının sonunda katılımcılara teşekkürlerini ileten Sağlam, "Tekrar ülkenin dört bir tarafından gelen akademisyen, âlimlerimiz, siyasetçilerimiz ve değerli sivil toplum kuruluşlarını canı gönülden tebrik ediyorum. İki gün çok sabırla burada sunulan tebliğleri dinlediler, görüşlerini dile getirdiler. İnşallah bunlar kaybolmadı, bunları biz bu dünyada bir deftere kaydedeceğiz, tarihe şerh düşeceğiz ama ümit ediyoruz ki bu bizim öbür dünyada da sadaka-i cariye olarak ecir hanemize yazılacaktır, diye ümit ediyoruz. Tekrar hoş geldiniz ayaklarınıza sağlık dizinize gönlünüze sağlık." şeklinde konuştu.
Kürt Meselesine
İNSANİ ÇÖZÜM ÇALIŞTAYI
SONUÇ BİLDİRGESİ
HABER MERKEZİ - HÜDA PAR'ın düzenlediği Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı'nın sonuç bildirgesinde, "Kürtçenin anayasal güvenceye kavuşturulması", "bir önceki çözüm sürecinde yapılan hataların bir daha tekrar edilmemesi", "darbe anayasasının değiştirilmesi" gibi maddelere dikkat çekildi.
HÜDA PAR'ın Kürt meselesinin tarihi, toplumsal ve siyasi boyutlarının ele alındığı "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" sonunda Türkçe ve Kürtçe sonuç bildirgesi okundu. Sonuç bildirgesinin Türkçesini HÜDA PAR GİK üyesi Mahmut Şahin, Kürtçesini ise yine GİK üyesi Abdussamed Yalçın okudu.
Bildiride, "Kürtler, İslam’ın ilk asrında İslam’la şereflenmiş ve İslam ümmetinin asli bir unsuru haline gelmiştir. Müslüman olduktan hemen sonra İslam’ın mukaddes beldelerinin muhafızlığını üstlenmiştir. Bağrından nice kahraman, âlim, mücahit ve lider çıkarmış olan Kürtler, ümmetin en zor zamanlarında büyük sorumluluklar yüklenmiş ve büyük bedeller ödemiş bir kavimdir." denildi.
"KÜRTLER BU COĞRAFYADA AZINLIK DEĞİLDİR"
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılının toplumsal travmalar, katliamlar, kıyamlar, isyanlar, haksızlıklar ve hukuksuzluklarla geçtiğine işaret edilen bildiride, "Nereden bakılırsa bakılsın Kürtler başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan bütün insanlar için bu yüzyıl, büyük bir kayıp oldu. Bu kayıp sadece Türkiye için değil, İslam coğrafyasının tamamı için de istikrarsızlık nedeni oldu. Kürtler bu coğrafyada azınlık değildir, bin yılı aşkın bir süredir Türk kardeşleri ile birlikte bütün zorlu badirelerin aşılmasında güçlü bir şekilde rol almıştır." ifadelerine yer verildi.
“KÜRT MESELESİ BİR TERÖR MESELESİ DEĞİLDİR”
Bildiride, "Kürt meselesi sadece bir asayiş/şiddet veya terör meselesi değil; tarihi, siyasi, hukuki, sosyolojik, ekonomik, bölgesel ve uluslararası boyutları da olan çok yönlü bir meseledir. Doğru usuller kullanılmadığından çözüm gecikmekte bu nedenle sorun derinleşmektedir. Uluslararası güçlerin ve özellikle emperyalizmin temsilcilerinin sürece dahil edilmek istenmesi, meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Bugün emperyalist güçler, bu mesele üzerinden ilgili bütün ülkeleri bölük pörçük ederek siyonizmi bu coğrafyanın hâkim gücü haline getirmek istemektedir." görüşleri bildirildi.
“HEDEFİN DOĞRU TESPİT EDİLMESİ GEREK”
Türkiye’nin en öncelikli konularından biri olan Kürt meselesinin adil bir çözüme kavuşması için meselenin doğru bir zeminde ve bütün boyutları ile tartışılması gerektiğine dikkat çekilen bildiride, "Hedefin doğru tespit edilmesinin yanında, takip edilen yol ve yöntemin de doğru olması zorunludur. Bu nedenle 'usul esasa takaddüm eder' kaidesi göz ardı edilmemelidir. Laik temelde bir ulus devlet inşasına girişen cumhuriyetin yeni yönetici kadroları, homojen bir toplum üretme adına farklılıkları eritmeyi, asimilasyonu, yok saymayı dayatmış ve uyguladıkları politikalarla kardeşlik, adalet ve merhamet duygularını tahrip etmiştir." ifadeleri kullanıldı.
“KÜRTLER TARİHİN HİÇBİR DÖNEMİNDE SİYONİZM İLE MÜTTEFİK OLMADI”
Bildiride, Kürtlerin, tarihin hiçbir döneminde siyonizm ile müttefik olmadığı; aksine, Kürtlerin İslamiyeti kabul ettikten sonra Moğol ve Haçlı saldırılarına karşı İslam ümmetini hep savunduğu ve Kudüs’ün yılmaz muhafızları oldukları, Kudüs fatihi Selahaddin’in şahsında bu hakikatin somutlaştığı kaydedildi.
"ŞU ANA KADAR DOĞRU BİR YAKLAŞIM SERGİLENMEDİ”
Kürt meselesinin çözümünün ancak ulus devlet paradigmasının ve ırkçı/kavmiyetçi bakışın terk edilmesi suretiyle mümkün olabileceğine dikkat çekilen bildiride, "Devlet, çözüm için bu iradeyi ortaya koymalıdır. Meselenin adalet temelinde çözümü, insani ve İslami bakış açısı ve tarihi tecrübelerden istifade edilerek mümkün olabilir. Maalesef şu ana kadar doğru bir yaklaşım sergilenmediği gibi tarihi tecrübelerden de istifade edilmemiştir. Türkiye’de tüm kimlikler ve kültürler, kendi renkleriyle aynı tuvalde buluşmayı; kendi desenleriyle aynı ebru içinde yer almayı, kendi enstrümanlarıyla aynı ezgiyi seslendirmeyi, aynı karede yer alarak aynı ufka birlikte bakmayı ve ortak kaderi paylaştıkları ortak vatanda güzel bir gelecek kurmayı istemektedir." değerlendirmesinde bulunuldu.
TESPİT VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Bildirinin devamında, "Bizler, yeni yüzyılda Kürt Meselesinin çözümü için aşağıdaki tespit ve çözüm önerilerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz." denilerek şu maddeler sıralandı:
- Kürt meselesi, yüz yıldır çözüm beklemektedir. Çözümsüz kalması halinde gelecek nesillerin heba olmasına sebep olacaktır. Bir yüzyıl daha kaybedilmemeli, barış ve adalet ile yepyeni bir yüzyıl, birlikte inşa edilmelidir.
- Kürtler, mevcut çatışmaların en büyük mağdurudur. Bu nedenle Kürdistan’da yaşayan tüm insanlar bölgede huzur istemektedirler. Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır.
- Kürtlerin hak talepleri ve hassasiyetleri dikkate alınmadan yüzyılların oluşturduğu sorunları çözmek mümkün değildir. Bu hassasiyetlerin başında İslam gelir ve İslamî değerlere aykırı hiçbir çözüm modeli Kürt halkı nezdinde karşılık bulmayacaktır.
- Kemalist resmi ideolojinin dayatmaları neticesinde ortaya çıkan ve bugüne kadar yüz binlerce insanın ölümüne ve büyük acıların yaşanmasına yol açan silahın ve şiddetin Kürt meselesi için bir çözüm enstrümanı olmadığı bilakis bu yöntemin Kürtlerin sahip olduğu beşeri ve siyasi gücü kriminalize ettiği ortaya çıkmıştır.
- Savaş baronlarına ve askeri vesayetten yana olanlara bir daha fırsat verilmemelidir. Silahı bir çözüm yöntemi olarak gören anlayış, başta siyaset kurumunun tüm bileşenleri olmak üzere toplumun tamamı tarafından mahkûm edilmelidir. Kürt meselesinin çözüm adresinin siyaset kurumu olduğu asla unutulmamalı, siyasi yollarla yürütülen çalışmalar desteklenmelidir.
- İç cephenin güçlenebilmesi için ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon politikaları tamamen terk edilmelidir. Ayrımcılığın sonlandırılması için yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalı, temel hak ve hürriyetler hiçbir şarta bağlanmamalı ve pazarlık konusu yapılmamalıdır.
- Bugüne kadar edebiyatı çokça yapılan kardeşliğin artık hukuku da tahakkuk ettirilmelidir.
- Kürtlerin büyük bir saygıyla andığı Şeyh Said–i Palevi gibi Kürt âlimlere yapılanlar başta olmak üzere bugüne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mezar yerleri ivedilikle açıklanmalıdır.
- Ülkemizde siyasal istikrarın ve birlikteliğin tahkim edilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı çatısı altında yazılan Tarih ve Edebiyat kitaplarındaki resmi ideolojinin gerçeğe aykırı tezlerinden vazgeçilmelidir. Kürtlerin ve Türklerin Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi kritik süreçlerdeki tarihsel birliktelikleri sahih bir surette yeniden yazılmalıdır.
- Kürtçe anayasal güvenceye kavuşturulmalı, anadilde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Anayasada Kürtlerin yokluğu değil varlığı güvence altına alınmalıdır.
- Bir önceki çözüm sürecinde yapılan hatalar bir daha tekrar edilmemelidir. Toplum nezdinde çözüme yönelik güveni zedeleyecek her türlü söz, tavır ve davranıştan mutlaka kaçınılmalıdır.
- Kürt meselesinin kaynağını oluşturan Kemalist zihniyetin ürünü olan darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
- Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasından vazgeçilmelidir. Devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim müfredatından çıkarılmalıdır.
- Kürtleri birbirinden ayıran Skyes-Picot sınırları sembolik hale getirilmeli; insani, ekonomik, kültürel, sosyal ilişkilerin geliştirilmesi ve sılayı rahim hukukunun yerine getirilebilmesi için gerekli bütün kolaylıklar sağlanmalıdır.
- Kürtlerin bireysel ve toplumsal haklarının tanınması, güvence altına alınması, barışın ve adaletin sağlanması ve güçlü ortak bir geleceğin inşası için tüm taraflar gecikmeksizin sorumluluk almalıdır.