Dinimizin şüphesiz yeryüzüne ve yeryüzündekilere öğrettiği en temel öğreti ve davranış adalet olgusudur. İslam adaleti o kadar önemsemiştir ki 30’dan fazla yerde adaleti vurgulamıştır. İslam adalete susamış, güçlünün güçsüzü ezdiği kölelik sisteminin hakim olduğu zenginlerin fakirleri malı gibi gördüğü beyazların kendini üstün ırk olarak tanımladığı Arap toplumuna adaleti öğretmiş ve bu öğreti oradan tüm dünyaya yayılmıştır. Yer yüzünde adaletsizliklerden bunalmış ruhu ızdırap içinde olan ne kadar fert ve toplum varsa islamın bayrağı altında adaletle ve huzurla yaşamıştır. Öyle ki İslam’ı kabul etmeyen Yahudi ve Hristiyan topluluklar bile İslam’ın adaletinden emin olmuş ve kendi dinlerinden yöneticileri istememiştir.

• Kuran-ı Kerim’de Maide 8. Ayette yüce Allah aynen şöyle emretmektedir. Ey müminler, her davranışınızda Allah'ı sıkı sıkıya gözeten ve adalete bağlı şahitlik eden kimseler olunuz. Sakın herhangi bir gruba karşı duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin. Adil olunuz, takvaya en yakın tutum budur. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
• Allah burada bizim bizden olmayanlara bile adaletli olmamızı emretmiş onlarla aramızdaki meselelerde adaletle hükmetmemizi emretmiştir.

Müslümanlar Allah’ın bu açık emrini unutmuş ve ne yazıkki bugün türlü türlü bela ve musibetlerle uğraşmak zorunda kalmışlardır. Alışverişte, iş hayatında, devlet yönetiminde, liyakatte her alanda ne yazıkki adaleti unutmuşlardır. Bugün nufüsunun büyük çoğunluğu Müslüman olup adaletiyle örnek gösterebileceğimiz tek bir ülke yok. Uluslararası adalet endekslerine baktığımız zaman Müslüman ülkeler hep son sıralarda bulunmaktadırlar. Yabancı ve Avrupalı ülkeler ise hep en ön sıradadırlar. Gariptir İslam’ın adalet emrini getirdiği dönemde bu yabancı ülkeler kendi iç savaşlarıyla mezhepsel savaşlarla adaletsizliklerle kokuşuyordu ama bugün onlar bizleri geçmekte ve kendi ülkelerinde bizlere nazaran çok daha adiller. Evet onlar evlerimizi talan ettiler yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı çaldılar Müslümanlara kendi hastalıklarını bulaştırdılar ama suç sadece onlarda değil. Çünkü bizim Allah’ın adalet emrinden ve daha bir çok emrinden ayrılmamızı bu durum tek başına açıklamaya yetmiyor.

Nüfusu büyük çoğunlukla Müslüman olan ülkemizde adaletsizliklerle boğuşan bir ülkedir. Gelir dağılımından tutunda devlet yönetimine kadar her alanda halk adaletsizliklere maruz kalmaktadır. Türkiye hukukun üstünlüğü endeksinde 109, temel haklar endeksinde 122, hukuki ve idari düzenlemelerin uygulamasında 106 ve vatandaşların adalete erişebilmesi endeksinde ise 96. sırada yer almaktadır. Tablo ne kadarda acı verici değil mi? Oysaki daha 200 yıl önce Müslümanlar adaletin kılıcı olarak görülüyorlardı. Türkiye’de hemen hemen hergün bir hukuk garabeti yaşanmaktadır. İnsanlar gücü, makamı ve zenginliği oranında adalete ulaşabilmektedir. Türkiye bugün adalet probleminden kurtulmak adalet endeksinde uluslararası alanda iyi bir sıralamaya gelmek için hukuki reformlar yapmakta ve anayasa paketleri açıklamaktadır. Fakat problem sadece kanunlarda değildir kanunlara bakış açısındadır. Tabi ki de ülkemizde hala Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan, insan fıtratına uymayan ve çözüm konusunda yeterince etkili olamayan kanunları vardır. Adalet sadece kanunlarla sınırlı bir olgu değildir. Toplumun her kesiminin adalet konusunda bilinci artırılmalıdır. Fabrika işçisinden öğretmene, hademeden kaymakama, avukattan hakime, savcıdan siyasetçiye, kadar herkesin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmekte ve tüm toplumun elini taşın altına koyması gerekmektedir. Hele ki siyasetçilerin adalet makamları üzerindeki vesayeti tamamen kalkmalıdır.
 

Ancak bu şekilde tüm dünyaya örnek bir adalet ülkesi haline gelebiliriz. Ülkemizin ve Müslümanların yeniden adalette örnek olabilmesi toplum refahının artması için Allah’ın adalet emrine tam manasıyla uyması gerekmektedir. Vayhin mesajını tam anlamıyla kavraması gerekmektedir. Kısacası Müslümanların İslam’a dönmesi gerekmektedir…..