Bir önceki yazımda Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında gelişen iktisat modeline az da olsa değinmiştim. Şimdi biraz daha geriye giderek Mekke – Medine dönemlerine değinmek ve sonrasında kaldığım yerden devam etmek istiyorum.

Gerek Mekke Devleti veya Medine İslam Devleti ya da Osmanlı Devleti olsun, bir devletin tarihi siyasi, askeri, iktisadi, dini ve kültürel yönleriyle bir bütündür. Yani sadece siyasi ve kültürel tarihi bilmek o devletin nasıl ayakta durduğunu nasıl kendi halkına veya diğer milletlere hükmettiğini öğrenmek için yeterli değildir. Kaldı ki eğitim tarihinden siyasi tarihine kültürel tarihinden askeri tarihine kadar bütün yönlerinin muhakkak bir iktisadi tarafı vardır. Dolayısıyla bir devletin tarih boyunca geçirdiği iktisadi safhaları ve uyguladığı politikaları bilmek her yönüyle o devletin tarihini ve sürdürülebilirliğini doğru değerlendirmeyi beraberinde getirir.

Mekke Devleti zamanlarına bakacak olursak Mekke ekonomi bakımından dünyanın merkezi konumundaydı. Yılın her mevsiminde her ayında dünyanın dört bir tarafından çeşit çeşit ticari mallar taşıyan kervanlar tüccarları öncülüğünde Mekke’de kurulan Pazar ve panayırlara akın ederlerdi. Aynı zamanda Mekke halkına ait kervanlarda dünyayı dolaşır ticaret yaparlardı.

Mekke ‘de toplum genellikle yerleşik bir hayat sürmekle birlikte İslam’ın doğduğu bu ortam, para ekonomisinin geliştiği, zengin iş insanları (tüccarlar) tarafından sömürülen küçük sanatkarlar ve kölelerin bulunduğu Mekke şehriydi.

Medine’ de ise;

Hicretten önce Yesrip adıyla anılan Medine yaklaşık onbin kişiye ev sahipliği yapıyordu. Bu sayının büyük çoğunluğunu putperest araplar, geri kalanını ise ehli kitap Yahudiler oluşturuyordu. Yahudiler türlü türlü planlar yaparak arap olan büyük iki kabile yani Evs ve Hazrec kabilelerini sürekli birbirine düşürmüş, onları çatışma ve savaş ortamlarına sokmuş ve bu sayede şehirde ticareti kendi ellerine almışlardı.

Medine doğal coğrafi şartlar bakımından ziraat için oldukça elverişli topraklara sahipti. Medine’de ziraai faaliyetleri daha iyi anlamak için şu örneği verebiliriz;

Hz.Peygamber zamanında en çok tüketilen günlük temel gıda maddelerinin tespitinde fitre miktarı bize yol göstermektedir. Çünkü fitre konusuyla ilgili rivayetler bize o dönemin temel gıda maddelerini göstermektedir. Buna göre hurma, kuru üzüm ve arpanın miktarı 3,33 kğ iken buğday için bu oran 1,66 kğ olarak belirtilmiştir.

Medine iktisadının bir diğer önemli etkeni ise hayvancılıktır. Hz.Peygamber zamanında en fazla yetiştirilen hayvan deve olmuş ve buna bağlı olarak deve çobanlığı gibi uzmanlık isteyen bir meslek ortaya çıkmıştır.

Medine’de ticaret Mekke şehrindeki gibi ileri seviyede değildi. Buna karşın Medine doğu ve batı arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunduğu için iktisadi manada çok büyük bir öneme sahipti. Medine her ne kadar tarıma elverişli topraklara sahip olsa da tüketim ve kullanım malzemelerinin büyük bir kısmı dışarıdan getirilmiş, tüm ihtiyaçların kendi topraklarında üretilmesi mümkün olmamıştır. Örneğin hurma bol miktarda Medine’ de yetiştirilip satılırken arpa, buğday, zeytinyağı gibi gıda maddeleri, ipekli kumaşlar gibi giyim maddeleri, mücevher, güzel koku, kap kacak ve silah gibi diğer malzemeler dışarı şehir ve ülkelerden ithal edilmiştir.

Hicretin ilk yıllarında Medine pazarlarının hakimi olan müşrik ve Yahudiler kendi dinleri veya cahiliye adetlerine göre hareket ettikleri için Müslüman tüccarlar bu pazarda fazla yer bulamamış ancak ilerleyen yıllarda maharetli ve tecrübeli Müslüman tüccarların çalışması sayesinde zaman içerisinde piyasaya yön vermeye başlamışlardır.

Bu konuda bir örnek verecek olursak; babasının yanında küçüklükten beri ticaret konusunda yetişerek mahir bir tüccar olan Abdurrahman Bin Avf, kardeş ilan edildiği sahabenin ortaklık teklifini kabul etmeyerek bana pazarın yolunu göster demiştir ve hicret uğruna Mekke’de bırakmak zorunda kaldığı bütün mal varlığını Kaynuka çarşısında yaptığı ticaret ile tekrar kazanmıştır.

Medine İslam Devleti’nin kurulması ile birlikte uygun bir ticaret ortamının sağlanması gerekiyordu. Bu sebeple peygamberimiz Medine pazarında uygulanmak üzere bir takım kurallar ve yasaklar koymuştu. Bunlardan ilki, ayrıcalıklı bir sınıfın oluşmasını engellemek, tembelliğin önüne geçmek, erkenden işe başlamayı teşvik etmek ve Pazar yerinin ilk gelene ait olması gibi kurallardı. İkinci  ve yasaklar olarak ise başlıca şunlardır;

  1. Genelde kumaş türü mallarda yapılan ve alıcı ile satıcının karşılıklı olarak birbirine atmak suretiyle yapılan satış
  2. Ağaçtaki yaş hurmanın tahmin edilerek kuru hurma karşılığında satılması
  3. Birkaç gün boyunca sağılmadan beklettikten sonra çarşıya çıkarılması suretiyle hayvan satışı
  4. Gerçekten alıcı olmadığı halde anlaşmalı üçüncü kişinin müşteri gibi davranarak yüksek fiyat vermesi ile yapılan satış
  5. Piyasa araştırılması yapılmasına müsaade etmeden, satıcının şehir dışında karşılanarak malının satın alınması
  6. Faiz ile alakalı her türlü satış
  7. Daha fazla kar elde etmek amacıyla elindeki malı insanların en çok ihtiyacı olduğu zamanda satmayıp bekletmek yani karaborsacılık …

Bir sonraki yazımda yine Osmanlı dönemi ve sonrasında uygulanmaya çalışılan iktisat modeline devam edeceğim.

Sürecek….

Kaynaklar

Cem Tüysüz Hz.Muhammed (s.a.v.) döneminde Medine’de iktisadi hayat. Kafkas Ünv.

Zehra Hira – Kafkas Ünv.

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü dergisi

Abdülbâkî. Muhammed Fuâd. (1996). el-Mu’cemü’l-Müfehres li-Elfâzı’l-Kur’âni’lKerîm. Kahire:     Dâru’l-Hadis.



Bu makale için yorum yaz

Not: Telefon ve E-Posta'nız gizlilik şartları gereği tarafımızca gizlenmektedir. "Yorum ve İsminiz" herkese görünür şekilde olacaktır. Hakaret ve buna dayalı tüm sorumluluk size aittir.