Gaziantep’in kadim mutfağının dünyaya tanıtılması ve insanların mutfağımızı tanıması, birbirinden lezzetli yemeklerimizin lezzetine bakılması elbette hepimizi mutlu ediyor ve bundan da gurur duyuyoruz.
Turizm ülkenin ve şehrin en önemli gelir kaynaklarındandır. Gaziantep’imizin kadim mutfağının dünya çapında tanıtılması için şehrimizin öncelikle gastronomi şehri olması, ardından son yıllarda çok büyük emek ve gayretle yapılan “GastroAntep” festivalleri ile lezzetlerimizin gelecek nesillere taşınacak olması da elbette gurur vericidir.
Tabi “GastroAntep” festivallerinin tek amacı lezzetlerimizi tanıtmak olmadığını da hepimiz biliyoruz. Çünkü bu festivalin birçok yönden şehre olan katkısı inkâr edilemez. Lezzetlerimizin tanıtılması ve gelecek nesillere aktarılmasının yanı sıra lezzetlerimizin elde edilmesinde kullanılan yöresel gıda ürünlerinin ata tohumları ile korunarak yetişmesinin sağlanması, üretim sürecine doğa tüketilmeden yenilenebilir kaynakların dahil edilerek yeşil şehir kimliğinin de korunarak doğal dönüşümün bozulmaması, kültürel değerlerin korunarak nesillere aktarılması, geleneksel mutfağımızın dünya mutfağı ile buluşması, ürünlerimizin sınırlar ötesine taşınabilirliğinin sağlanması elbette önemli ve değerlidir. Bu konuda emeği geçenlere teşekkür ediyoruz, bu konuda hiçbir itirazımız yoktur.
İtiraz edilen birçok başlık var ama ben sadece birkaç tanesine değineceğim. İtiraz edilen konuların başında ise maalesef israf geliyor. Reklam ve tanıtım harcamalarından tutun da yapılan yemeklere kadar birçok alanda maalesef israfa dikkat edilmiyor.
İtiraz edilen konulardan biri mademki bu festival şehrimizindir; o halde neden tüm milletvekilleri, siyasi partiler, STK’lar ve şehrin diğer unsurları davet edilmedi?
Bir diğer konu ise festivallerde konserlerin düzenlenmesi, düzenlenen konserlere harcanan paralar ve konserlerin festivalin olmazsa olmazı yapılmasıdır. Aslında konser olmadan da festival yapılabilir. Bu sene yaşadığımız asrın felaketinden dolayı konserlerin olmaması lazımdı. Ancak ne hikmetse yaşanan tüm acılara rağmen “vur patlasın, çal oynasın” şeklinde yapılan konserler gerçekten hepimizi rahatsız etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Asrın felaketinde kaybettiğimiz binlerce insanımızı umursamazlıktan gelinmesini doğrusu çok ama çok yanlış buluyorum. Belki “depremlerin üzerinden aylar geçti” diyenler olabilir ama unutmayalım bizler sıradan bir felaket yaşamadık.
Bir diğer önemli konu ise yapılan konserlerin milli ve manevi değerlerimizden uzak olmasıdır. Özellikle de son dönemlerde belediyelerde bir konser düzenleme furyası başını almış gidiyor. Halkın parasının çok açık bir şekilde çarçur edilmesi anlamına gelen konserlerle ne amaçlanıyor? Bir türlü anlamış değilim.
Belediyelerin sosyal etkinlik adı altında düzenlediği bu organizasyonlar; sebebiyet verdiği ifsatlar bir tarafa, astronomik rakamlarla harcamaların yapıldığı alanlar olarak karşımıza çıkması dikkatlerden kaçmıyor.
Ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu böylesi bir dönemde belediyelerin büyük paralar harcayarak konserler düzenlemesi “Hani tasarruf?” sorusunu sorduruyor.
Halkın hayat pahalılığı ve orantısız zamlardan dolayı ekonomik olarak zor günlerden geçtiği böylesi bir dönemde düzenlenen konserler toplumun önemli bir kesimi tarafından tepki ile karşılanmasına rağmen belediyelerin konser ısrarına anlam verilemiyor.
Ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu, hayat pahalılığının arttığı, zamların önüne geçilemediği, dar gelirliler başta olmak üzere asgari ücretle çalışanların maddi olarak zor günlerden geçtiği bir dönemde büyük paralar harcanarak konserler düzenlemesi inanın halk ile dalga geçmektir.
Halkın parasının bilinçli bir şekilde heba edilmesi anlamına gelen konserler toplum tarafından büyük tepkiyle karşılanmaktadır.
Kısacası Gaziantep’imizi kalkındıracak, dünyaya tanıtacak, esnafa, halka ve bu şehre katkısı olan her türlü etkinliğe evet ama milletin parasının heba edilmesine hayır diyoruz.