Cumartesi akşamı gündem yine siyaha boyandı. Canlı bomba ve terör saldırılarına bir yenisi daha eklendi. 2016 yılı başladığından beri yaşanan olaylarda onlarca kişi yaşamını yitirdi. Ocak ayında 12, Şubat’ta 30, Mart’ta 42 Nisan’da 13, Mayıs’ta 28, Haziranda 61, Ağustos’ta 12 Kasım’da 2 ve son olarak bu olayda da 44 kişi yaşamını yitirdi. Bu tarz olayların ocaklara ateş düşürmediği, yuvaları yıkmadığı ay yok gibi…
Yapılan bu olayları medyanın yaklaşım tarzı oldukça düşündürücü. Gerçi içtekilerinin de ne olduğunu, dıştakilerinde ne olduğunu halkımız çok iyi biliyor ama neyse. Son olayı batı medyasının ele alış biçimine değinmek istiyorum. Olayların ele alış biçimleri, kullandıkları dil içlerindeki öfkenin dışa vurumu. Ölenlerin Müslüman bireyler olmaları onların iştahını kabartmaktan başka bir duyguya yol açmıyor. Eğer aksi bir durum olsaydı bu olayları kınamaktan öteye giderlerdi. Örneğin Paris saldırıları gibi çeker buraya gelirlerdi. Mevcut durumda gazetelerin üçüncü sayfa haberleri gibi olayları ele almasalar yine yeterli. Buda bize malumu ilam etmekten başka bir sonuca götürmüyor. Zaten olayın faillerinin kullandıkları silahların menşei de belli olayın azmettiricisi de. Olayın olduğu hafta senatoda silah yardımı yasasını geçirenlerde bunlar değil mi? Karşı koyamadıkları ve ağır kayıplar verdikleri hava saldırıları durdurmaları için silah vereceklermiş. Deaş’ın durdurulması adı altında her türlü destek sağlanıyor taşeron örgütlere… Yoksa Deaş’ın elinde uçak varda bunlar onları mı savuşturacak?
Açıkça söylemiyorlar ama kullandıkları dile kimden taraf olduklarını belli ediyor. Yada bazıları meramlarını direk ifade ediyorlar. Chase Winter gibi. Peki, bu adam kim ve ne dedi? Deutsche Welle muhabiri. PKK militanlarıyla dağ bayır demeden gezen ve bunları rahatlıkla fotoğraflayacak kadar içten ve samimi. Peki, ne dedi bu zevat; ‘çok başarılı bir PKK/TAK saldırısı’. Kamuoyu tepkisinden olacak ki yeni bir açıklama daha yapmış ‘amacım PKK’yı övmek değildi’ diye ama nafile. İçindeki beyaz atlı prensin kim olduğunu, dağlardaki özgürlük savaşçılarının şehirlerdeki marifetlerinden bahsetmiş o kadar. Bu cümlenin öncesi veya sonrası yok gayet yalın. Yalın olarak övgü, yalın halde taraf olmak. Yapılan katliama destek olmaktır.
O çok güvendikleri NATO’nun müttefiki olan bir devlette terör eylemi olarak kabul edilen, her kesimin tepkisini çeken bu olayların failine destek olmak zaten bunların mayasında var. Bunlar değil mi aylardır AB’nin başkentinde hem de AB parlamentosunda bunların sergisine izin veren? Yıllardır bunların hamiliğini yapan, Cizre’de onlarca Kürt gencini sahaya sürerek kanına girenleri güllerle karşılayan? Bu onların Müslümanlara gösterdikleri çirkin yüzün bir kere daha ortaya çıkmasıdır.
Müslüman coğrafyaları dizayn etme adına kullandıkları kirli maşaların hamileri bunlardır. Başka türlü davranmalarını beklemek safdilli olmaktır. Bile bile lades olmaktır. Emperyalizmin uşakları ABD’den beslenirler. Silahı Büyük Şeytan verir, babası İngiltere yapılan eylemleri alkışlar. Felaket tellallığı yapar. Bakın BBC’ye, İngiliz Radyo Televizyon Kurumu’nun web sitesine. Olayla ilgili haberi verirken kullanılan dil ve olayın mağdurlarını yansıtış biçimine. Orijinal sitelerinde ölen 8 sivilden sadece birini haberlerinde kullanmışlar. Onun da babası cenaze de hükümete çatmış diye. Diyarbakır / Çınarlı olan merhumu değilde onu kullanmışlar. Dertleri üzüm yemek değil. Onlarca mağduriyetten sadece birini kasıtlı olarak seçme art niyetlidir. Dökülen timsah gözyaşlarıdır. ’Düşmanımın düşmanı, dostumdur’ diyen batının kınama mesajların bir kıymeti harbiyesi yoktur.